Kapitalist sistem kölelik ve tüketmek üzerine kurulmuştur. Bu sistem, insan emeğini, ömrünü en az maliyetle ya da maliyetsiz, sonuna kadar sömürerek kullanmak ve kullanım süresi bittiğinde de hiç bir bedel ödemeden ondan kurtulmak ister. Kapitalizm doğada var olan herşeyi hiçbir maddi bedel ödemeden sonuna kadar tüketir.

Yeryüzündeki bütün yaşamı; insan yaşamını, doğa yaşamını, hayvan, bitki hatta olmazsa olmazımız su ve oksijenimizi dahi hiç düşünmeden ve acımadan tüketir. Onlar için bütün dünya hammadedir. Onları işlemek için de bizleri köle olarak kullanır. Fabrikalarda, tarlalarda, madende ve birçok yerde işgümüzü, bizim en büyük silolarımızı yani emeğimizi çok çok az bir bedelle hatta sadaka düzeyinde ödemeyle kendine bağlar. Bizlerin emeği ile ürettirdiği her şeyi biz işçilerin alım gücünün üzerinde rakamlara bizlere tükettirir.

Kendilerinin "yaşam hakkı" dediği her şeyi bizlere canımız pahasına ürettirir. Onlar için yaşam hakkı olan, bizim için lükstür. Bizler onlar için yeniden üretmek üzere yalnızca karnımızı doyurabilecek, kiramızı ödeyebilecek, geleceğin işçisi olacak olan çocuklarımızı yetiştireceğiz. Çocuklarımızın değil temel ihtiyaçlarını karşılamak, devlet okullarında okutabilecek maddi imkanı bile bize vermezler

Biz işçilerin, emekleriyle ve canlarıyla ürettiklerimizi çeşitli reklamlarla bizlere ve çocuklarımıza özendirirler. Bizlere bunları satın alabilecek maddi imkanı da vermedikleri için onları alabilmek için bizleri kredi kartı ve tüketici kredisi adı altında ödeme imkanımızın üzerinde borçlandırırlar. Herkesi borçlandıkları için onların kurallarına göre çalışmaya ve yaşamaya biz işçileri mecbur bırakırlar.

Bütün hayatımız bu cenderenin içinde çaresizlik, acılar içinde yaşlanarak geçer.

İşçi ve emekçi arkadaşlarımın hayali yaşlanınca emekli olabilme düşüncesidir. Gün geldiğinde ise kendinizi hayli yaşlanmış olarak ve elinizde bin lira civarında bir maaşla buluveriyorsunuz. Acı ama gerçek, biz çalışanların yaşamı ve yaşayacağımız hayat bu.

İşçi ve emekçi kardeşlerim, yoldaşlarım, ne yapacağız? Bu faşist, emperyalist sistemi yaşamaya devam mı edeceğiz? Biz bir şey yapamayız deyip oturacak mıyız? Bence, "ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız!"

Hepimiz "biz" olduğumuzda o kadar güçlüyüz ki. Bizler olmazsak bu kapitalizm, emperyalizm bir hiç, inanın. Bunu en iyi onlar biliyor. Biliyor ki; biz biz olursak bizleri durdurmaya ne paraları, ne silahları ne de güçleri yeter. Onun için bizleri çeşitli baskılarla korkutup sindirmeye çalışıyorlar. Onun için her koşulda her alanda bizleri ayrıştırıyorlar. En büyük silahları bizleri cinsiyet, ırk, din, meshep olarak ayırmak. Onlara düşman olduğumuzu anlamayalım diye birbirimize düşman olmamızı sağlamak.

İşçi kardeşlerim, yoldaşlarım; hak verilmez alınır. Ben şu an karşımda bir orman görüyorum. Bizler bu ormanı ormanlar yapmak zorundayız. Bizler emperyalizmin bizlere verdiği kadar ücret, bize sunduğu kadar özgürlük değil; kendi iktidarımızı istiyoruz. Biz üretip biz geliştireceğiz. İşçi iktidarı istiyoruz, devrim istiyoruz. Ancak devrim ile bu kapitalist düzene son verebiliriz.

Ne demişti mavi gözlü şair

"bir ağaç gibi tek ve hür

bir orman gibi kardeşçesine"

Kapitalizm her zaman kendi iktidarını devam ettirmek için bir yol buldu. Bizler de kendi haklarımızı elde etmek için bir yol bulmak zorundayız. Kapitalistlerin parası, fabrikaları, tarlaları varsa bizim onlara çalıştığımızdan çaldıklarıdır.

Bu kapitalist burjuva düzen, her seferinde "aynı gemizdeyiz" diyor. "Krizi ve zor zamanı beraber atlatacağız" diyorlar. Bizler patronların zorluğunu, krizini neden bölüşelim? Bu krizleri bizler yaratmıyoruz ki. Sizler kazancınızı, neden bizlerle paylaşmıyorsunuz? Krizden karlı çıktığınızı da biliyoruz, çok kazandığınız zamanda "gelin bölüşelim" mi dediniz? Bizler yalnızca insanca yaşayabilecek hakkımızı, sosyal güvencelerimizi, iş güvenliğimizi istediğimizde bile polisinizi, askerinizi üzerimize saldınız. Büyük bedeller ödeyerek kazandığımız, o yetersiz olan sosyal haklarımızı bile elimizden aldınız. 2020 tl asgari ücret ve 1000 tl emekli maaşı bizlerle alay etmektir.

Sahneye bir oyun koymuşlar ve bunun adına demokrasi diyorlar ve buna da inanmamızı istiyorlar. Her bireyin anayasal hakları vardır diyorlar. Herkesin seçme ve seçilme hakkının olduğunu söylüyorlar. Seçime gelince hep kendilerinin belirlediği bazı kişileri önümüze koyuyorlar. "Bunlardan birini özgür iradenle seç" diyorlar. Kendi adaylarını allayıp pullayıp, ne yapıp edip bizlere seçtiriyorlar. Sonra da kendi zaferlerini bizleri birbirimize düşürerek kutluyorlar. Sözümona muhalefet de onları tebrik eder, buna da demokrasinin en güzel yanı derler. Bizim de bu oyunu alkışlamamızı isterler. Alkışlamayan "demokrasinin" oyununu boşa çıkarır, ondan teröristtir.

Burjuva sistem çalışanlara kendisinin izin verdiği ölçüde özgürlük ve haklar verir. Bunlarla yetinmemizi isterler. İşine gelirse savaşlar çıkarmaktan da hiç çekinmez ve yine "şimdi ülkemiz zor zamandan geçiyor ve bunu beraber atlatacağız" der.

Evet, emekçi kardeşlerim biz ezilenler göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Yani bizleri ne ile suçlarsa suçlasınlar direnerek, mücadele ederek, okuyarak, kendimizi ve çevremizi eğiterek gelişmek zorundayız. Bu burjuva sömürü düzeni insanları aç ve cahil bırakarak sömürüyor. Sürekli olarak dışlanan, yok sayılan iş hayatında hatta evde ezilen, hor görülen çok güçlü kadınlarımız var. Pırıl pırıl gençlerimiz var. Evet bizler gerçekten güçlüyüz. Bir araya geldiğimiz zaman o kadar güçleniriz ki burjuvanın en korktuğu da bu işte. Bir olmamızdan korktukları için bizleri birey yapmaya çalışıyorlar. Topluluk olmamızı istemiyorlar.

Haklarımızı almak için fabrikalarda, mahallelerde komiteleşip konseyleşmemiz lazım. İşçi sınıfının önderliğinde sosyalist bir yönetim kuracağız. Bu emperyalist, sömürücü, yok edici düzen insanlığı, doğayı ve bütün canlıları tamamen yok etmeden devrimi yapmamız gerekiyor. Bir gün gelir ki bir avuç emperyalist dünyamızı tüketip gemilerine atlayıp kendilerine yeni dünyalar ararlar. Bizi, toprağı, suyu, havası tüketilmiş bu dünyada ölüme terketmekte tereddüt etmezler. Bugün bile dünyada onların yarattığı açlıktan, yoksulluktan, savaştan ölen sınıfdaşlarımıza bakın. Lütfen kapitalizmin bu insanlığı, bu canlıları ve bu güzel dünyamızı yok etmesine izin vermeyelim.

Yaşasın devrim ve işçilerin devrim mücadelesi!

Mücadele Birliği Okuru Emekli Bir İşçi