Yazdır

Devrimci değişim kaçınılmaz oldu. Değişimin kaçınılmazlığını kavrayan ve açıklayanların sayısı çığ gibi büyüyor. Herkes kendi tarzında fakat, aynı şeyi söylüyor: Kesin bir şeyler olacak. Devrim, köklü değişimi gerçekleştirmek için, burjuva gericiliğin tüm karşı çabalarına rağmen, durdurulamaz bir güçle ilerliyor.

Değişimin kaçınılmazlığı ve zorunluluğu, genelde ortaya çıkmıştır. Sorun genelde belirmişse, çözümü de geneldedir, lokal planda değil. Genelde olan bir sorunu devrim çözebilir. Radikal bir değişim zorunluluğunu kabul edenler, devrimin zorunluluğunu da kabul ederler. Devrimci değişim, ani sıçrama biçiminde gerçekleşecek. Yani bugünkü toplumdan daha ileri topluma nitel geçiş. Nitel dönüşüm, kendi zorunluluğunu herkese kabul ettiriyor. Bugünkü sürecin bilincinde olmak, nitel bir değişimle, ani bir sıçramayla karşı karşıya olduğumuzu kavramaktır.

Bugün ortaya çıkan durum, ani bir değişiklikle oluşmadı. Ekonomik ve toplumsal hayatın uzun bir gelişimi ve sınıflar mücadelesinin on yıllarca süren tarihi içinde şekillendi. Burjuva gericilik, bugüne dek ortaya çıkan devrimci krizlerin devrimle sonuçlanmaması için, sürekli karşı harekete başvurdu. Bunun sonucu olarak devrimci hareket çeşitli dönemler bastırıldı. Kesin hesaplaşma, devamlı ileriye bırakıldı. Ama her seferinde, daha büyük bir devrimci hareketle karşılaştı. Milyonların ayaklandığı Gezi’ye, 31 Mayıs 2013’e bu şekilde gelindi. Ayaklanmayı yaratan durumlar, ortadan kaldırılmadığı için belli dönemlerde yeniden kendi varlığını gösterdi. Karşı hareket, krizin sonuçlarını erteledi fakat maddi koşullar bağrında daha büyük krizler ve bu krizlerin daha sarsıcı sonuçlarını taşıdı.

Hareket bir noktadan, başka bir noktaya doğrudur. Emekçi kitlelerin sınıfsal hareketi, bulunduğu noktadan daha ileriye, yeni bir ayaklanmaya doğru ilerliyor. Devrimci emekçi hareketi bu noktada da durmayacak, oradan da daha ileriye doğru yol alacağı kesindir. Hareket belli hedeflere ulaşmadan durmaz. Bu, sorunun özüdür. Sorunun özüne dokunmayan her bakış açısı, sorunun kendisini anlamamış ve açıklamamış olur.

Devrimi güncel bir zorunluluk olarak gündeme getiren yaşamın nesnel akışı ve sınıf savaşının sonuçlarıdır. Bu sonuç, ekonomik, toplumsal yaşamın kendi hareketi içinde anlaşılabilir. Kapitalist toplum, kendi hareketi, kendi çelişkileri içinde kavranabilir. Sorun, tarihsel hareketin yönünü ve itici güçlerini doğru olarak belirlemektir. Nesnel toplumsal hareket ve uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin gelişimi bunun çözümünü de toplumun önüne getirmiştir. İnsanlar, toplumsal çelişkilerin devrimci çözümünün zorunluluğunu günlük sosyal ilişkilerinde hissediyor ve bilince çıkarıyorlar. Toplumsal hayatın akışı ve devrimci sınıf kavgası, devrime yol açar; devrim toplumsal hayatı yeni bir temelde, yeniden düzenler. Toplumsal hayat, yeni bir temelde akışına devam eder.

Komünist proletarya, bu günkü toplumun sınıf çelişkileri ve karşıtlıklar içindeki gelişimini hareketinin ana yönü hakkında kitlelerin önünü açmak ve onlara yeni bir bakış kazandırmalıdır. Önü açık olan ve geleceği ana çizgileriyle kavrayan kitleler, daha iyi savaşırlar; çünkü bu savaşın geleceğinden eminler.

Tarih, karşıt güçlerin çatışmasıyla ilerler. Toplum gelişip, çelişkiler keskinleştikçe, karşıt güçlerin çatışması, iyice şiddetlenir ve nihai (sonal) sona doğru ilerler. Toplumdaki karşıt sosyal güçlerin çatışmasını hep aynı ağırlıkta olduğunu söylemek metafiziktir. Bu tarihsel kapışma asıl olarak toplumun iki temel gücü, iki ana sosyal sınıfı olan, proletarya ve burjuvazi arasındadır. Savaşan güçler arasındaki kuvvetler ilişkisi ve durumu ne olursa olsun, savaşın ilk sonucu ne olursa olsun, kesin sonucu eski güçlerin yenilgisi ve devrimci sınıfın zaferi olacaktır. Biz sadece bu çatışmadan söz ederek, bir düşünce ortaya koymuş olmuyoruz: bu çatışmanın yönü ve sonucu hakkında bir şeyler söylersek, bir düşünce ortaya koymuş oluruz.

Burjuvazi 20. yüzyıl boyunca devrimi önlemek için elinden gelen her şeyi yaptı, fakat sınıf savaşı proletaryanın iktidarıyla sonuçlandı. Gelişmenin yönü, halk demokrasisine, proletarya diktatörlüğüne ve sınıfların kaldırılmasına doğrudur. Gerici güçler, her ne yaparlarsa yapsınlar, tarihsel gelişme alt biçimden, bir üst biçime doğrudur. Yalnızca burjuva partilerle girdikleri ilişkilerde, bilinci felç olanlar bu diyalektik ve tarihsel gelişmeye gözlerini kapayabilirler.

Tarihte olduğu gibi, güncel sınıf mücadelesinde de devrimci proleter kitleler, devrimci komünist güçler, hareketin sürükleyici gücüdür. Devrimci sınıf, devrimci politik güçler, devrimi gerçekleştirme azmi ve kararlılığını gösteremez, militan bir pratik sergilemezse, toplum iç kapışmalarla kendini tüketir. Devrimci dönüşüme uğramayan toplum çürür. Buradan şu net sonuç çıkar: İşçi sınıfı, harekete geçen, dönüşen kitlelere bir yön vermeli, tarihsel devrimci rolünü oynamalıdır. Uzlaşmacı siyasetler ne derse desin, devrimci işçiler devrimci görevlerini yerine getirmelidir. Büyük bir cesaret ve tutarlılıkla iktidarı eline almalı ve halk demokrasisini gerçekleştirmelidir.

Sınıf savaşında, siyasi üstünlüğü ele geçirmek, kapitalist sınıfı yenmek, halk demokrasisini yerleştirmenin temel bir koşuludur. Siyasi iktidarı ele geçirmek, düşman üstünde siyasi bir üstünlük sağlamak demektir. Devrimci emekçi hareketi buraya, devrimci komünist partinin öncülüğünde ve sürükleyici bir güç olarak davranmasıyla varır. Hareketin yarı-yolda kalmaması, zafere kadar tutarlı olarak savaşan devrimci işçi partisinin yönlendiriciliğinde hareket etmesidir. Devrimci kitle hareketinin sonuna değin kararlıca ve tutarlıca ilerlemesi, içinde bulunduğumuz dönemin temel bir sorunudur. Emekçi kitleler, burjuvaziyi kesin olarak yenilgiye uğratmazsa, karşı tarafın daha büyük bir güç ve şiddetle harekete geçeceği asla unutulmamalı.

Tekelci burjuva sınıfın sürekli olarak çabalarımızı etkisizleştirmek için uğraşacağı çok açıktır. Düşmanın tüm gerici girişimlerini başarısızlığa uğratmanın en etkin yolu, mücadeleyi daha ileriye götürmektir. Taraflardan biri kesin bir üstünlük sağlayana kadar, bu böyle devam eder. Proletarya ve emekçi halk kitleleri iktidara geldiğinde, sınıf savaşı sürer, fakat yeni koşullarda ve yeni biçimlerde. Burada siyasi üstünlük emeğin devrimci iktidarınındır. Hareket buraya varana dek daha uç noktalara doğru ilerler ve ilerlemek zorundadır.

İki sınıf, iki güç senelerdir savaş halindedir. İki güç arasındaki savaş, aşırı noktaya iç savaşa dönüştü. İç savaş, uzun iç savaş olarak sürüyor. Savaş, henüz iki taraftan birinin zaferiyle sonuçlanmadı. İki güç savaşa tutuşmuşsa, savaşın sonucunu yine bir güç belirler. İşçi sınıfı savaşı kazanmak için, kendi güçlerini ve diğer halk kitlelerinin güçlerini birleştirmelidir. Bu birlikte hareketen daha etkin bir güç doğar. Toplumsal savaşın sonucunu birleşik devrimci güçler tayin eder. Devrimci işçiler bu düşüncesinde ve hedefinde yalnız değildir. Kalabalık kitleler, her geçen gün bu noktaya doğru ilerliyorlar. Savaşan proletaryanın ve savaşan emekçi kitlelerin güçlerini eylemde, sokakta, ayaklanmada birleştirmesi genel bir eğilim ve pratik yönelimdir.

Devrimci güçlerin hedefi, özgür temelde, özgür insanların oluşturduğu, yeni bir birlik, insanal bir birlik kurmaktır. Bu politik hedefi gerçek yapmak için, eski toplumsal birliği yıkmak savaşan halk kitlelerinin güncel görevidir. Fakat bu denli radikal devrimci bir hedef ancak bu uğurda her gün ve sürekli savaşan kitleler tarafından gerçekleştirilebilir. Yani her durumda, kararlı ve tutarlı bir savaş yürüten güçlerin eseri olabilir.

Büyük amaçlar, büyük çabaları, büyük mücadeleleri gerektirir. Bu yüzden biz buna büyük devrimci mücadele diyoruz. Daha küçük amaçları, hedefleyenlerse, zayıf bir mücadele içindeler. Büyük mücadele sürdürenler bunun sonuçlarını göz önünde tutarlar. Bu sonuçları karşılamaya her zaman hazır durumdalar. Küçük hedefler için uğraşanlar, ciddi bir kapışmaya girmedikleri gibi, ciddi bir hazırlık da yapmazlar. Devrimci işçilerse, verilen mücadele düzeyiyle yetinmez, öncekileri aşan bir mücadele için en büyük çaba içine girerler.

İki karşı güç arasındaki kesin hesaplaşma noktasında her defasında bunun sonucu ileriye ertelenmişse, kapışmaya yol açan her şey, ertelene ertelene birikmiş demektir. Bir yerde kesin kapışma daha ileriye ertelenemez bir durum oluşur. Burada, nesnel ekonomik ve toplumsal yapı arka plana itilmemelidir.

Tam da bu koşullar doğmuşsa, burada en küçük bir olay büyük olaylara, ayaklanmaya ve devrime kadar varabilir. Bunda, mücadelenin, sürekliliğinin etkisini unutmamak lazım. Bu nedenle, devrimci proleter güçler büyük kapışmalara her an hazır olmalıdır.

Daha büyük olaylara her an hazır olmak, sürece proleter devrimci müdahale için yeterli değildir. Olayları karşılamak için çok hızlı hareket etmek gerekiyor; çünkü olaylar, çok çabuk oluşuyor ve aynı çabuklukla değişiyor. Öyle ki, eski tempoyla gelişmelere yetişmek olanaksız hale geldi. Kitle eylemlerine yetişmek, yarına kalınca, çok geç oluyor. Belirtmeye bile gerek yoktur ki, komünistler olayların peşinde sürüklenmezler, ona etkide bulunur ve bir yön verirler. Bunun için de zamanında müdahale etmek gerekiyor.

C.DAĞLI