İRAN’DA SAVAŞ İHTİMALİ VE DEVRİM OLANAĞI

ABD emperyalizmi ve fino köpeği gibi onun arkasında saklanıp önüne gelene havlayan siyonist İsrail, İran’a savaş açacaklar mı? Olası bir savaşta Avrupalı emperyalistler nasıl bir politika izleyecekler?

Elbette savaşın patlak verip vermeyeceğini önceden kesin biçimde bilmek olanaksız. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bir savaşın patlak vermesinin tüm koşulları hızla oluşuyor.

ABD emperyalizmi ve İsrail’in tehditleri havada uçuşuyor. Buna karşılık İran’ın meydan okumalarından geçilmiyor. Başını Suudi Arabistan’ın çektiği Arap gerici devletleri, ABD’nin İran’a karşı savaş açması için her türlü kışkırtmayı yapıyorlar.

ABD emperyalizmi, uçak gemileri dahil, deniz ve hava güçlerini Basra Körfezi'ne yığdıkça yığıyor. Askeri yığınak, bir savaşın olmazsa olmaz hazırlığıdır; ABD bu hazırlığı dünyanın gözleri önünde yapıyor. An itibariyle, ABD’nin askeri yığınağı, geniş çaplı bir savaş için henüz yeterli olmamakla birlikte, devam ediyor ve yakın gelecekte yeterli bir düzeye gelmeyeceğini kimse ileri süremez.

Avrupalı emperyalistler, şu sıralar böyle bir savaşa karşı görünseler de savaşın patlak vermesiyle birlikte nasıl bir politika izleyecekleri belirsiz. İran’ın yağmalanması sözkonusu olduğunda, yağmadan pay kapmak için ellerinden geleni yapacaklarından kuşku yok.

Savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır. ABD emperyalizminin temel politikası ve hedefi, dünya çapında çökmekte olan hegemonyasının çöküşünü durdurmak, yeniden tesis etmek ve bu çerçevede İsrail’in güvenliğini sağlamaktır. Venezüella’dan İran’a kadar sayısız ülkeyi savaşla, işgalle tehdit etmesinin birinci nedeni budur. Elbette tek nedeni değildir. Sırtını yere sereceği ülkenin tüm kaynaklarını yağmalamak emperyalist savaşların temel ilkesidir.

Dolayısıyla patlak vermesi halinde, savaş bir yönüyle de “yağma savaşı” olacak. Başta İran işçi sınıfı ve emekçi halkları olmak üzere, dünya işçi sınıfı ve ezilen emekçi halkları açısından sorun şudur: Olası böyle bir savaşta nasıl bir politika izlenmeli?

Öncelikle şu gerçeğin altının çizilmesi gerekiyor: İran’da ekonomik ve politik olarak egemen olan sınıf burjuvazidir. “Molla” iktidarı olarak da adlandırılan dinci iktidar burjuva sınıfın gerici, baskıcı, zalim bir diktatörlüğüdür. İran işçi sınıfı, emekçileri ve ezilen halklar politikalarını belirlerken bu gerçeğin üzerinden atlayamazlar. Aksine, izlenecek politikanın belirlenmesinde alınacak nirengi noktalarının başında bu olgu olmalı.

Dahası, dinci iktidar, kuruluşunda boğazına kadar işçi ve komünist kanına batmış bir iktidardır. Anti-komünizm onun temel çizgilerinden biridir. 80’li yıllardaki Afganistan savaşı sırasında emperyalistlerin önde gelen işbirlikçilerinden biri, Suudi Arabistan, Pakistan ve Türkiye’yle birlikte bugün “anti-emperyalist” kesilen işte bu mollaların dinci iktidarıydı.

Mollaların dinci gerici iktidarının bu anti-komünist, işçi düşmanı burjuva karakteri, geçmişe ait, geçmişte kalmış bir olgu değil. Dinci iktidarın, anti-komünist, işçi sınıfı düşmanı karakter özelliği bugün de tüm canlılığıyla sürüyor.

Dinci iktidar, sendikaları yasaklamış durumda; İran’da yasal sendika yok. Fiili olarak var olan sendikalar yeraltına itilmiş, sendikal faaliyette bulunan işçiler on yılı bulan hapis cezalarıyla zindanlara atılıyorlar. Sendika yerine, Çalışma Bakanı, patronlar ve kendilerinin seçtiği işçilerden oluşan “İslami Emek Konseyi” var.

Ancak dinci iktidarın bu diktatörlüğüne karşın, kadınlardan tutalım da Kürt halkına kadar, oradan işçi sınıfı ve esnaflara kadar çok geniş bir kesimin mücadelesi sürüyor. Günlük uygulanan idam cezası infazları, ağır hapis cezaları ve ağır zindan koşullları devrimin toplumsal güçlerine mücadeleden geri adım değil.

Aksine, işçi sınıfının, Kürt halkının, diğer ulusal toplulukların, emekçi ve yoksul halkın dinci diktatörlüğe karşı mücadelesi her geçen gün büyüyor ve şiddetleniyor. Bunun en somut göstergesi, 2017 sonlarında başlayıp 2018’de devam eden, çoğu zaman ayaklanma düzeyine yükselen eylemler oldu.

Dinci diktatörlüğe ve burjuva egemenliğe karşı 2018 yılında devam eden işçi sınıfı eylemleri 2019’a da sarktı. 2018 Kasım’ında çelik, otomobil ve şeker üretimi sanayiinde grevler gerçekleşti. Polis ve Devrim Muhafızları örgütü bu eylemlere saldırdı, onlarca işçi tutuklandı, zindanlara atıldılar. Bu yıl içinde eylemler, bir kez daha ayaklanma düzeyine ulaşarak düzeni sarstı.

İran’da süregiden eylemler, ekonomik kriz ve buna eşlik eden politik kriz bir devrimci duruma işaret ediyor. ABD ve İsrail’in savaş tehditleri, uyguladıkları yaptırımlar bu krizi daha da derinleştiriyor. Bütün bunlar, İran’da burjuva sınıf egemenliğini sarsıyor, devrimci güçlerin önüne burjuva egemenliği yıkarak emeğin iktidarını kurma fırsatını koyuyor.

Bu koşullarda, emperyalist saldırı/savaş gerekçesiyle, İran işçi sınıfı ve emekçilerinin dinci diktatörlüğü destekleme politikası izlemeleri yapabilecekleri en büyük hata olur. Bu dinci iktidarın ve İran burjuva sınıfının en çok istediği şeydir. Bu güçler şimdi emperyalist savaş tehlikesini bahane ederek hem emekçi sınıfların ayaklanmasını söndürmeye hem de onları kendi yedeklerine almaya çalışıyorlar.

İran işçi sınıfı, ezilen halkları ve devrimci güçleri, varolan devrimci koşullardan, emperyalist saldırı/savaşla daha da derinleşecek devrimci krizden “gerçek düşman içerde” şiarıyla, iktidarı ele geçirmek için yararlanmalıdır.

Bu politika, işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen halkların emperyalist savaşın patlak vermesi halinde ABD-İsrail ve Arap gerici devletlerine karşı savaşmalarını dıştalamaz. Tersine, böyle bir savaşın gerçek bir hal alması durumunda, İran işçi sınıfı, emekçi halkları, devrimci güçler dinci iktidarı destekleme, onun yedeği olma durumuna düşmeden emperyalistlere karşı en kararlı savaşı yürütmeliler.

İran işçi sınıfı ve devrimin diğer toplumsal güçleri, ancak böyle bir politik çizgi izleyerek hem işçi sınıfının burjuva sınıf karşısında bağımsız sınıf çıkarlarını koruyabilirler hem de İran halklarına emperyalizme karşı savaşta en kararlı, en tutarlı güçler olduklarını gösterebilirler. Dün emperyalizmle işçi dışlı olan mollalar ve İran burjuvazisi, emperyalizme karşı savaşta kararlı ve tutarlı değiller; olamazlar da... İran burjuvazisi ve onun politik gücü olarak dinci iktidar, emekçi sınıflar üzerindeki egemenliği korumak için emperyalizmle, uluslar arası mali sermaye ile her zaman uzlaşmaya hazırlar. Avrupalı emperyalistlerin, şimdilik, ABD emperyalizmi yanında saf tutmayışlarının arkasında İran burjuvazisinin ve dinci iktidarın bunlarla geliştirdiği işbirliği ilişkileri var.

Sadece İran işçi sınıfı ve devrimci güçleri emperyalizme karşı mücadeleyi kararlı, tutarlı şekilde sonuna kadar götürebilme yeteneğine sahiptir. İran işçi sınıfı, bir yandan devrimci krizden dinci iktidarı ve burjuva egemenliği yıkıp emeğin iktidarını kurmak için yararlanma çizgisi izlerken öbür yandan emperyalist saldırganlığa karşı kararlılıkla savaşarak bu gerçeği İran halklarına gösterebilir.

İran’a karşı başlatılacak savaş, devrim olanağını on kat, yüz kat artıracak. İran’ın devrimci, komünist güçleri, bu tarihi fırsatı, emperyalizme karşı savaş içinde, burjuva egemenliği ve dinci diktatörlüğü yıkarak değerlendirmelidir.