Liseli, üniversiteli, işçi, emekçi; toplumun sömürülen, ezilen her kesiminden gençler: Kapitalist sistem insanca bir geleceğe dair basamak basamak ördüğümüz hayallerimizi, çabalarımızı, hedeflerimizi bir çırpıda yok ediyor. Bunun yerine, taze ve ucuz iş gücü olarak görülüp, burjuvazinin geleceğimizi yok eden baskılarına hedef oluyoruz.

Pandemi ile birlikte derinleşen ekonomik ve siyasal kriz ise burjuvazinin biz öğrencilere, gençliğe, işçi sınıfına, kısacası toplumun tüm kesimlerine karşı baskı ve sömürü politikalarını daha da ağırlaştırdı.

Eğitim sistemi, öğrencileri burjuva gerici ideolojiyle tıka basa dolduran bir çöp yığını. Niteliksiz, cinsiyetçi, dinci-gerici bilimsellikten çok uzak bir eğitim ile cebelleşiyor ve mücadele ediyoruz. Egemen sınıf, biz öğrencilerin tüm enerjisini ve yaratıcılığını bu sömürü düzeninin devamı için kullanıyor. Pandemi koşullarında online eğitimdeki yetersizliği gördük. Bunun yanı sıra, şimdi yüz yüze eğitime geçen okullarda Covid-19’a karşı hiçbir önlem alınmıyor, üstelik virüse yakalanmış öğrenciler bile okula alınarak herkesin sağlığı riske atılıyor.

Üniversitelere kayyum rektörler atanıyor, öğrencilere de öğretmenlere de seçme hakkı tanınmıyor. Son dönemde Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan eylemler bunun bir örneğidir. Kayyum rektöre karşı öğrenciler, akademisyenler, işçiler, emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar sessiz kalmıyor ve üniversitelerin demokratikleşmesi için aylardır eylemler yapılıyor.

Bu hareketlilik sadece Boğaziçi ile sınırlı kalmayarak ülkenin her yerine, tüm üniversitelere yayıldı. Her yerde eylemsellikler yapılıyor, artık öğrenciler yaşadıkları sorunlara karşı ses çıkarıyor. Çünkü öğrenci gençlik olarak biz, hem kapitalist sisteminin karanlığına karşı bilimsel, anadilde, özerk bir eğitim için hem de politik özgürlüklerimiz için mücadeleyi büyütüyoruz.

Öğrenci gençlik olarak kendi özgün sorunlarımız için mücadele ederken diğer taraftan da toplumu derinden sarsan sorunlarla da mücadele ediyoruz. İşçi sınıfı kapitalist sistemin yarattığı insanlık dışı sömürü, açlık ile boğuşurken bir yandan da patronların Kod-29 saldırısı örgütsüz bırakılmak isteniyor. Kadınlar ve LGBTİ+lar tacize, tecavüze, farklı şiddet türlerine maruz kalıyor; yaşamın dışına itiliyor. Doğamız katlediliyor. Felaketler, yangınlar, seller ile dünyamızın yok oluşu hızlanıyor.

Ve tüm bu sorunlarla birlikte ırkçı-faşist saldırıların yoğunlaştığı bir süreçten geçiyoruz. Dinci-faşist iktidarın Kürt halkına, göçmenlere yönelik saldırılarının sistematik bir hale geldiğini görebiliyoruz. Faşizmin ve sermaye sınıfının egemen kalabilmek için elinde kalan tek şeyi çıplak zordan başka bir şey değildir. Her gün yoksulların, ezilenlerin, kadınların, gençlerin baskılandığı bu düzende milyonlarca insan öfke dolu. Öfkeli ve isyankar ruh halinin genel bir yönelim haline geldiği yaşadığımız topraklarda egemenler korku içinde, çünkü bütün halk öfke ile dolu. Korkuyorlar, çünkü geleceğimizi ellerimizden çalan, hayatlarımızı yaşanmaz hale getiren bu düzenden alacaklıyız!

Kapitalizmin yarattığı bütün bu sorunlara karşı, sistemin uzlaşmaz çelişkileri böylesine derinleşmiş ve faşizmin saldırıları böylesine keskinleşmişken öğrenci gençliğin ne yapması gerektiği apaçık ortadadır. Öğrenci gençlik olarak biz; işçi sınıfının yanında durarak sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya için tüm gücümüzü sistemin her tarafından fışkıran yozlaşmışlığa, yıkıma, vahşete karşı sokakta ses çıkarmaya; mücadele etmeye; kapitalizmin karşısında örgütlenmeye harcamalıyız. Çünkü alacaklıyız!

ALACAKLIYIZ, BİZE GELECEK BORCUNUZ VAR!

Devrimci Öğrenci Birliği - DÖB