“Her çağ kendi Helvetius’unu yaratır” diyordu Marx bir yerde. Her devrimci çağın büyük kahramanlara ihtiyaç duymasını, eğer hazır bulmazsa o kahramanların çağın kendisi tarafından yaratıldığını anlatmaktadır böylece. ...

Özellikle her şeyin büyük bir hızla değişime uğradığı günümüz koşullarında doğru teorik, politik ve pratik öngörülerde bulunmak herkesin harcı değil. Dünya üzerindeki son gelişmelerle birlikte tarihin artık "kısa tarih" olarak yaşandığına dair yıllar önce yapılan tespitin doğrulanmış olması hasebiyle, bugün dile getirilen öngörünün yarın eskimesi kimse için şaşırtıcı olmamalı.

Uzun süredir Türkiye'de ortalama sol hareket, bütün dünyada bu kadar kısa zaman aralığına bu kadar çok gelişmenin sığmasını anlayamamanın şaşkınlığı ile rotasını şaşırmış, "çıpasız kalmış" gemi gibi çalkanıp duruyor. Tabii bu arada o pek bilmiş kaptan edalarını takınmayı da bir kenara koyamıyor; karşılaştığı her yeni aysbergin görünen kısmına bakarak onu ilk kendisinin keşfettiğini sanıyor. "3.Dünya Savaşı"na dair ortalığı kaplayan tespitler bunun bir örneğidir; en az onun kadar revaçta olan bir başka tespit, "kapitalizmin yeni bir evreye girdiği"dir. Ortalama sol hareket veya onun adları öne çıkmış bazı isimleri, daha önce yapılmış olan tespitleri ya bilerek görmezden geliyorlar ya da el çabukluğu marifet aşırdıkları düşünceleri Amerika'yı yeniden keşfetmiş gibi sunuyorlar.

Bunun en son örneğini H.Selim Açan'ın, 20 Kasım 2019 tarihinde Gazete Duvar'da yayınlanan "Tarihin Yeni Kavşağı" adlı yazısında görüyoruz. Türkiye Devrimci Hareketi(TDH)'ni "teorik düzey olarak çok geri", "fazlasıyla mekanik ve indirgemeci", "yüzeysel" bulan "yazar"ımız, "öngörülebilir olmaktan çıkmış, hemen her alanda 'aşırılıklarla' karakterize olan bir tarihsel evredeyiz" diyor, "ekonomiden siyasete, toplumsal ilişkilerden uluslararası ilişkilere kadar nereye baksak 'bildiğimiz' ölçü, anlayış ve kalıplara sığmayan 'olağanüstü' hal ve sonuçlar çıkıyor karşımıza". Hiçbir şey anlatmayan bu kadar laf salatasından sonra gelişmeler karşısında nasıl şok olduğunu anlatıyor; yediği yumruklarla abandone olmuş bir boksör misali hakemin saymasını bekliyor!

H.Selim Açan, dünya üzerindeki son gelişmelerin onun gibileri nasıl şok ettiğini, dolayısıyla bugüne kadar olaylara devrimci bir bakış açısıyla, diyalektik olarak bakamadığını, bakamadıklarını itiraf etmenin yanı sıra, "Tarihin Yeni Kavşağı" diyerek yeni bir şey keşfettiğini sanıyor. Oysa kendisini Engels'e benzetmeyi bir kenara bırakıp biraz tevazu gösterecek olsa 1990'lı yılların sonunda bugün keşfettiğini sandığı her şeyin yazılmış-çizilmiş olduğunu görürdü. Hoş o zaman Mücadele Birliği yazarları bu tespitleri yaparken H.Selim Açan'ın içinde bulunduğu çevre, "toplumsal duyarsızlığın nedenleri"ni ve "Galatasaray futbol takımının oyun anlayışındaki kolektif öğeleri" araştırmakla meşguldü!

Yine söylemek gerekir, H.Selim Açan ve çevresi, "Tarihin Yeni Kavşağı" tespitini devrimci sonuçlar çıkarmak için yapmıyor. Çıpasız kalarak sürüklendiği, "kuru yaprak misali" savrulduğu Avrupa'da "yazıklanmalar"la ömrünü tüketmek istemediği için "sosyalizm rüyası"nı görmeye devam etmek amacıyla yapıyor. Kendisiyle yapılan bir söyleşide bolca "solda nitelik ve irtifa kaybı"ndan, "karakter bozulması"ndan dem vuran H.Selim Açan, anlaşılan o ki, kendi dışında herkese çamur atmak suretiyle kendisini temize çıkarmaya çalışıyor; bunun için de "bitmedi daha" demek için kendince teorik üretimlerde bulunmaya çalışıyor. Ama gerçekten teorik üretimde bulunmak ayrı şeydir, mertek gözünüze girince gözünüzün açılması ayrı bir şey!

H.Selim Açan, kapitalizmin içinde bulunduğu evreyi tanımlamak için, eskisinin artık işe yaramadığını ama yerine yenisinin de konulamamış olduğunu, bu nedenle de bir "kaos hali" yaşandığını söylüyor. İşte tarihin içinde bulunduğumuz yeni evresinde, "yeni" diye ileri sürebildiği düşünce budur: “kaos hali”! Halbuki, varolan durumu "küresel bir iç savaş", "kapitalizmin sıçramalı çöküş"ü olarak tanımlamaktan ısrarla kaçınan herkesin bir "kaos aralığı" tespitine yıllardır mal bulmuş mağribi gibi sarıldığını biliyor olmalıydı bilgiç yazarımız!.

Yine de ona, hoşuna pek gitmeyecek bir şey söylemek zorundayız: Yazıp-çizdiği her şey gibi bunun da eskide kaldığını, artık dünyanın bir devrime doğru gittiğini anlaması için çok zaman da geçmeyecek. Elbette bu gidiş, öyle kendiliğinden olmayacak; bir "kendiliğinden çöküş" beklentisi içinde olanlar elbette yanılıyorlar. Ancak, olayların ihtiyaç duyduğu "rejisör"ün bütün dünyada belirmeye başladığını görmek için biraz tarih bilgisi, biraz da diyalektik gerekiyor. H.Selim Açan, Amerikayı yeniden keşfedenlerin edasıyla, "kapitalizmin ağırlaşmış yeni bir kriz içinde" olduğunu kabul ediyor; ama buradan çıkardığı sonuç, bu krizden devrim için yararlanmak değil, "insanlığın ve doğanın bir barbarlık içinde yok oluş eşiğinde olması"dır. Yazısının son bölümünde söylediği "kapitalizm karşıtı eylem ve dinamiklere programatik bir perspektif kazandırma sorumluluğu" ise, bir genelleme olmaktan ve durumu kurtarmaya çalışmaktan öteye gitmiyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki, "devrim dönemlerinde ileriye doğru atılmış bir adım onlarca programa bedeldir"(Lenin).

Bugün insanlık "bir barbarlık ve yokoluş"tan çok, bir devrime ve sosyalizme yakındır. Bütün dünya üzerinde bir devrim süreci yaşanıyor. Kapitalizm fiziki sınırlarına gelip dayandı; kapitalizmin sıçramalı çöküş süreci tüm dünya üzerinde yaşanıyor. Bugün bazılarını şok eden gelişmeler, "duru gökte çakan şimşek" değildir; uzunca süren tarihsel birikimle mayalandı. Şimdi kapitalist sistemin genel çizgilerinin çözümlemesini yapmanın yanı sıra her ülkenin kendi koşullarında somut durumun somut tahlilini yapmak ve bunlardan devrimci sonuçlar çıkarmak gerekiyor. Devrim, tüm dünyada pratik bir hal aldığına göre, devrim sorununa teorik değil pratik yaklaşmak şarttır. İşi kendiliğindenciliğe bırakmamak için kendi özgülümüzde ortaya koyduğumuz Geçici Devrim Hükümeti programını hayata geçirebilmek doğrultusunda pratik adımlar atabilmek bugün komünistlerin öncelikli görevidir.

Leninistler, gelişen ekonomik, sosyal ve siyasal olayları bilimsel olarak gözlemlemeye ve bunlardan devrimci sonuçlar çıkarmaya, deyim yerindeyse devrime ne öğretebileceklerine yoğunlaşmaya devam edecekler. Elbette Sezar'ın hakkını başkalarına yedirtmemeye de!

Ali Varol Günal

  Amasra'nın Bartın ilçesinde TTK Müessesesinde meydana gelen, 43 madencinin hayatını kaybettiği patlamayla ilgili açılan davanın 7 duruşması bugün Bartın Adliyesi'nde görülüyor. M...

Devrim tarihini yazma tutkusu, şimdiye kadar insanların arasında hiç olmadığı kadar büyük bir tutku haline geldi. - Fidel Castro Ağustos 1958 Fidel Castro’nun, İktidara Adım Adım...

1 Mayıs’ta Taksim’de olmanın tartışmazlığı, döneme damgasını vurdu. Hatta geçen senelerde olduğu gibi “ama” ile çark etmeler yerini “Taksime gireceğiz ama biz şuradan girece...

Siyasette yumuşama dönemi!.. Özel ile görüşmesi sonrası RTE böyle konuştu basına. “Fabrika ayarlarına dönüş” hayranları el çırptılar. “İyimser bir beklenti” tanımlıyor ...

İzmir’de aralarında Devrimci Öğrenci Birliği’nin de bulunduğu Gençlik Örgütleri 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmaya çalışanların operasyonlarla gözaltına alınıp tutuklanmasına k...

  Bir 6 Mayıs’ta daha yoldaşları Denizlerin başucunda idi. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın idamlarının 52. yılında, yoldaşları Karşıyaka Mezarlığında onları bir k...

İsviçre’nin Basel kentinde Denizleri anma etkinliği düzenlendi. 6 Mayıs 1972’de idam edilen birleşik devrimin ölümsüz önderlerini anmak üzere, 5 Mayıs pazar günü TKEP/Leninist tar...

  İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Mayıs'ta Taksim'e yürüyen devrimcilere yönelik gözaltı ve tutuklama saldırısına basın toplantısı yaparak tepki gösterdi. Taksim irade...

Deniz, Yusuf, Hüseyin'in idamlarının 52. yıldönümünde İstanbul'da Şişli Ayışığı Ekin Sanat Derneği bir anma etkinliği düzenledi. ...

Arama

 

LENİNİST TEORİ

ÖNSÖZ

           Tüm Sayılar

Yeni Kitaplarımız

E-Kitap

Tüm E-Kitaplar için resme tıklayınız...

Devrimin Çağrısı

 

Editoryal 2023-2

 

Zafere Kadar Genç Yoldaş

Ukrayna Kimin Savaşı

 

Dergilerle Kısa Tarih