< < Vallahi İstanbul’u Yakarım

Virüs kapsamında artan sağlık ihtiyacını gidermek için geçici olarak Sahra Hastaneleri kurulması için çalışmalara başlandı.

Avrupa yakasında Atatürk Havalimanı’nda, Anadolu yakasında ise Sancaktepe'de kurulan hastanelerde çalışan işçilerin sağlık durumları gittikçe zorlaşıyor... Atatürk Havalimanı’nda bulunan inşaatta 1 hafta önce bir grup işçi, çalışmadıkları gerekçesiyle işten çıkartıldılar. Bu sırada rahatsızlığı olan işçiler oldu. Onlar boş bir işçi kampına yerleştirildi. Bu işçiler arasında 6 kişide Covid-19 pozitif çıktı. Şüpheli durumda olup test yapılanlarla, yapılmayan işçiler, pozitif işçilerle aynı ortamda tutuluyor hala.

Yayınlamayacağımız, ama elimizde olan videolarda işçiler karantina koşullarını anlatıyor, “14 günlük karantinada işçilerin ateşini temizlikçiler ölçüyor” diyorlar. Karantina alanı denilen yerin “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” örneği gibi kaderlerine terk edildikleri bir yer olduğu, kalanların yemek ve su ihtiyaçlarının bile düzenli sağlanmadığı bir yer olduğunu da dile getirdiler.

Bu arada şu an karantinada bulunan işçilerle aynı ortamlarda bulunmuş olan, işten atılan işçilere de test yapılmıyor. Durumları belirsiz bir halde evlerine yollanıyorlar. İşten çıkarmanın yasak olması bir yana, salgınla mücadele için yapılan hastanenin çalışanlarından işe girişte de sağlık raporu istenmemiş, işçiler Covid-19 testi yapılmadan işe başlatılmışlardı.

Atatürk Havalimanı Sahra Hastanesi şantiyesinde işçiler için gerçekte hiçbir ciddi önlem alınmadığı ortaya çıktı. İşçiler toplu halde servislere binerek sahaya geliyorlar. İmza verirken toplu halde mesafe olmaksızın hareket ediyorlar. Depolardan malzeme alırken yine aralarında mesafe imkânsızlaşıyor. En tehlikelisi de yemekhane sıralarında. Tüm gruplar dip dibe bir halde, sırada yığılmalar oluyor. Ortalama yarım saatte yine tıklım tıklım bir halde yemek yemek zorunda kalıyorlar.

Çalışma sırasındaki toplu halde olmaları da işin cabası.

Bu durumda ekmek parası için ölümü göze alarak çalışan işçiler “salgına karşı yaptığımız hastanenin müşterileri olmak istemiyoruz” diyorlar. Bunlardan en ağırı “anamızın babamızın çocuklarımızın katili olmak istemiyoruz” sözleri oluyor. İşten atıldıklarında ya da 10 gün sonra iş bittiğinde hiçbir önlem alınmadan bu işçiler bir hafta önce olduğu gibi test bile yapılmadan evlerine gönderilecek. Belki de farkına bile varmadan salgının körükleyicileri olacaklar.

İçeriden aldığımız bilgilere göre, karantinaya aldıkları işçiler hijyenik olmayan koşullarda bekletildikleri odalarından çıkıp lavaboya gidene değin, diğer karantinada olan odaların önündeki çöp dağları arasından geçiyor. “Yarın öbür gün evlerimize gideceğiz, çocuklarımızın ana babalarımızın katili mi olacağız? Hastaneyi yaptık, ilk biz mi yatacaktık?” diyorlar.

Yeterli gıdaları alamıyor karantinada bulunan işçiler. Ve bir işçi şu sözleri ile aslında sınıfının yaşam koşullarını özetliyor: “günlerdir doktordan maske istiyorum getireceğim deyip geçiştiriyor. Vallahi sağlam adamı buraya bıraksan 1 saatte korona olur. Gittikçe kalabalıklaşıyor. Tuvalet ve banyolar bu haliyle sıkıntılı” ve ekliyor “Şirkete söyleyin, bak bizi köpek yerine koymasınlar, vallahi İstanbul’u yakarım ha!”