< Gözlerimden Gözlerini Ayırma Yoldaş

Emre yoldaşın gözleri…

"Yoldaş" demek kolay; iki hece. Peki ya anlamı, ağırlığı. İnsana yüklediği sorumluluk...  Günlük güneşlik mevsimlerde kolayca "yoldaş" denilebilirdi de, karanlık geçitlerde aynı bağlılıkla yoldaş denilebilecek miydi? Bu hitap, bize yeni bir dünyanın kapısını aralarken bizden ne isteyecekti? Bu güzelliğin bedeli ne olacaktı…

Seninle biz yoldaşız; ikimiz de aynı bayrağı tutuyoruz... Denizlerin bayrağını... Koşuyoruz umutla geleceğe. Sonra bir gürültü patırtı kopuyor. Dönüp bakıyorum sana. Amansızca dövüşen kahramana. Yanımdaydın oysa demincek. Önüme geçiyorsun gözlerin gözlerimde yürüyoruz. Tıpkı çocuğunun ilk adımlarında kollarını açıp “gel” diyen anne şefkatinde. Gözlerin gözlerimde. Her zamanki sıcacık bakışından biraz farklı bu bakış. Çelikleşmiş, bilenmiş duruyor karşımda. Düşmana tereddütsüz vuran ellerin, gözlerinden taşan yüreğinle kavgadasın işte. Gür sesinle haykırıyorsun. Sersemliğimi alıyorsun üzerimden. “Yürüsene yoldaş daha hızlı” diyorsun. “Ama” diyorum… “Yoldaş yürü vaktimiz yok. Yürümelisin.” İşçi ellerin omzuma dokunuyor.

Fedakar ve mütevazi olan sen, hep işinle parıldardın. Sen sadece söylemez, söylediğini en iyi şekilde yapmaya çalışırdın. “Haydi yoldaş ileri. Ayağın her taşa takıldığında, dizlerin her titrediğinde, ölümün üstüne yürüdüğünde beni hatırla. Aynı yaştayken seninle, bir adım öne fırlayan yoldaşını hatırla. Gözlerini, adımlarımdan ayırma. Ve sana öğüdüm yoldaş: dönüp bakma geriye ve geride kalanlara. Daima benimle yürü, izlerimi takip et. Bizim dünyamız geçmişte değil gelecekte. Aydınlık yarınlar ileride.

Yürü yoldaş, geleceğe, devrime yürü. Biri senden bayrağı devralana değin, başın bir yoldaş omzuna düşene değin yürü yoldaş. Can suyunu devrimin harcına katan yoldaşını, kavganın ortasında, gür sesinle yad et yoldaş. İsmimi anmasan da olur, aklına geldikçe aç “tamirci çırağı”nı, benim yerime de dinle yeter yoldaş. Gözlerimde ateş varmış diyorlar, o ateşin kaynağına götür daha nice meraklı gözleri. O ateş ki nice Sinanlar, Taylanlar, onun ışığında boy verecek. O ateş ki daracık yüreklerin duvarlarını yıkar, umutsuz yüreklerin kalıplarını kırar. O ateş ki sevda ile aşk ile bir tutulur yüreklerde. Yürü yoldaş gözlerime bakarak yürü; sana karanlıkta iki süzme ışık olacak gözlerim. Yürüyeceğin yolu aydınlatarak, ayağına yapışan otları göstereceğim.

Gözlerimden gözlerini ayırma yoldaş, kavgamız zafere erişecek. Gözlerimi gözlerinden ayırma yoldaş; zafer uzakta değil, yakında. Gözlerini gözlerimden ayırma yoldaş ve yüreğini bilincinle beslemeyi sakın ihmal etme. Oku yoldaş, yaz ve anlat bildiğini tüm insanlığa ve vakti geldiğinde yüreğinin yüreklerimizle yanışını izle yoldaş. Zifiri karanlıkta yalnız kalırsan, işçi yoldaşının elini tut güvenle. Silahımı al ve yürü yoldaş. "Emeğin dünyasını kuracağız" demiştik, unutma. Kuracağız, başka yolu yok. Birlikte yemin ettik ve baş koyduk. Savaş devam ediyor, adımlarımı takip et ve kavra silahımın kabzasını; vur yoldaş, bir de benim için vur…

Gözlerinden taşanlar bana bunları anlatırken, bilirdim ki, bunları söylemez sessizce işini yapardın. “Yoldaş çok iyi olmuş” denildiğinde yüzün kızarır, mahcup bir gülümsemeyle başını öne eğerdin. Hiç kuşku yok, sen geleceğe ait "yeni insan"lardandın. Seni çok özledim...

Yoldaşın