"Devrimci" öntakısı olsa da "politika" kelimesinin çoğu insanda olumlu şeyler çağrıştırmadığını biliyoruz. Yunanca kökeninin "çokyüzlü" olduğunu düşünecek olursak, bu önyargının tarihsel bir arka planı da var; ama daha çok herhalde kelime kökeniyle uyumlu bir şekilde burjuvaziyle yan yana getirildiğinde insanların kafasında oluşan karşılığı itibarıyla itici bir özelliğe sahip.

Bilindiği üzre "burjuva politikası" ya da "politikacılığı", her türlü hile, hurda ve ayak oyununu içeriyor. Öyle ki, burada hiçbir ilkenin izine dahi rastlanmıyor ve rakiplerini alt edebilmek için deyim yerindeyse "her şey mubah" sayılıyor. Hele Türkiye'de süregelen politika yapış tarzına bakacak olursanız burjuva politikanın bu anlamıyla en halis muhlis örneklerini görebilirsiniz. Adeta "Osmanlı'da oyun çok" sözünü doğrularcasına entrikalar, ayak kaydırmacalar gırla gidiyor ve tabii bunlara eşlik eden çapsızlık ve düzeysizlik...

Bir de buna paralel olarak halkta gelişen, politikadan uzak durma anlayışı var. Sanki politika yaşamın içinde değilmiş, sadece meclis koridorlarında veya parti binalarında/ toplantılarında konuşulurmuş, halkın genelini ilgilendirmeyen bir şeymiş gibi bir algılayış var. En sıradan bir toplumsal olayı konuşurken bile "sen politika yapıyorsun" sözünü sıklıkla duymamız dahi gösteriyor ki, bir çok insana burjuva politikadan ve politikacılardan bıkkınlık gelmiş. Oysa, politika, kapıların arkasında hüküm sürmüyor, bizzat yaşamın içinde, hayatımızın bir çok alanını etkiliyor, kimi zaman da belirliyor. "Politikacılar" dediklerimizin ağızlarından çıkan bir kaç kelimeyle, borsalar tepe taklak oluyor, faizler iniyor çıkıyor, kurlar değişiyor, savaşlar başlıyor, yayılıyor vb vb. Yani politika, şöyle ya da böyle yaşamımızın her anına içselleşmiş olarak kendini varediyor.

Zaten, sınıfların olduğu, sınıf savaşının sürdüğü her yerde başka türlü olması da beklenemezdi. Marx, ünlü eseri Komünist Manifesto'da "Her sınıf savaşımı siyasal (politik-bn) bir savaşımdır" diyerek bunun altını çizmektedir. Dolayısıyla bizim burada daha çok üzerinde duracağımız devrimci politika da yaşama içselleştirilmiş, ezilen ve sömürülen sınıfların isteseler de kaçamayacakları bir gerçekliği ifade ediyor. Toplum sınıflara bölündüğüne göre, her zaman bu sınıfların temsilcileri de olacak ve onların dolayımıyla politikalar ifade edilecek ve dahası karşı karşıya gelecek, çarpışacaklardır. Elbette burjuva politikasının ya da politikacılarının yanar dönerliğine, ilkesizliklerine karşı devrimci politika ve politikacılar ilkeli ve tutarlı olacak, doğru bildiklerini her koşulda ortaya koymaktan ve sonuna kadar savunmaktan bir an olsun geri durmayacaklardır. Elbette burada bahsettiğimiz oportünist hareketlerin tutarsızlıklarında tutarlı olmaları ya da reformistlerin ilkesizliklerinde ilkeli olmaları değildir. Onların tüm politikalarında tıpkı burjuvazide olduğu gibi Makyavelizme eğilimli olduklarını biliyoruz. "Devrimci politika" diye ileri sürdükleri şeylerin, günü kurtarmaya(ya da siz kendilerini kurtarmaya şeklinde de okuyabilirsiniz) dönük politikalar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Sınıflar mücadelesinin geldiği düzeyi görmeden, Lenin'in deyimiyle "sınıflar ilişkisinin ve tarihin her anının somut özelliklerinin en doğru, aslına en uygun ve nesnel olarak doğrulanabilir bir hesabını yap"maya çalışmadan politika üretmeye kalkarsanız ortalama sol gibi kafanızın girmediği yere  kuyruğunuzu sokmaya çalışırsınız ki, bu sizi olsa olsa bir hokkabaza dönüştürür.      

Aynı şekilde genel doğruları her somut durumda tekrarlamak da devrimci politika değildir. Sekterlik, politika gibi hassas bir konuda asla kabul edilebilecek bir şey değildir. İlkeli olmak adına "somut durumun somut tahlili" Leninist ilkesini bir kenara bırakırsanız, "her derde deva" haplaştırılmış bilgilerle olduğunuz yerde kalakalır, gelişmenin diyalektiğini gözden kaçıracağınız için süreci anlayamaz, dahası süreçleri birbirinden koparır, olaylara bütünlüklü bakamaz ve yanlışlara düşersiniz. Doğrusu, her olayı kendi somutunda, başka olaylarla ilişkisi içinde ve çok yönlü değerlendirmektir. Bir olaya baktığınızda neden-sonuç ilişkisini kurmak adına şurada sadece bir neden ve şurada sadece bir sonuç görüyorsanız, olayı basitleştiriyor, tek yanlı ele alıyorsunuzdur. Bir olaya baktığınızda dünü ve bugünü kadar yarınki olası eğilimleri, yönelimleri ile birlikte değerlendirebiliyorsanız diyalektik yaklaşabiliyorsunuz demektir.

Lenin, politikanın "ekonominin en yoğunlaştırılmış hali" olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla devrimci bir politika belirlerken o günkü koşullarda üretim ilişkilerinin ve üretici güçlerin mevcut durumunun ne olduğu, yarın bunların nasıl bir yöne evrileceği üzerine kafa yormak gerekir. Verili anı donuklaştırarak ele almak, değişmez kabul etmek, politikada devrimci olmamakla eşdeğerdir. Kimileri "reelpolitiker" olmak adına, koşulların belirleyiciliğini abartmak suretiyle varolanı mutlaklaştırıyor ve haliyle varolana başkaldıranları ya da itiraz edenleri, "gerçekçi olmamak", "iradeci olmak", "koşulları yeterince anlayamamak" vb ile eleştiriyorlar. Oysa devrimcilik, ya da politikada devrimci olmak, "somut durumun somut tahlili"ni yaparken o somut durumun içerdiği gelişme potansiyellerini, ortaya çıkarabileceği olasılıkları da hesaba katmayı gerektirir. Aksi taktirde varolana müdahalesiz kalmak, ya da olabilecek en geri noktadan müdahale etmeye kalkmak işten bile değildir ve en nihayetinde sağa savrulmayı ve politikada kuyrukçuluğu getirir ki, bu da politik arenada ölümle eşdeğerdir. Bugün bir çok siyasi hareketin, politik kıvraklık adına pragmatizme saplanmaları, politikada günlük kazanımlar uğruna geleceği/devrimi feda etmeleri, böyle anlaşılmalıdır. Tek başına 1 Mayıs'ta Taksim'de olma devrimci politikasından vazgeçmeleri, bir çok yerde CHP'nin kuyruğuna takılmaları bile bunu göstermeye yeter.

Elbette devrimci bir politikaya sahip olabilmek için her şeyden önce devrimci bir teoriye/ ideolojiye sahip olmak gerekir; çünkü politika bir yönüyle teorinin pratiğe tuttuğu ışıktır. Teorinin pratiğe uygulanması sınıf savaşımı dolayımıyla olur; bu da zaten politikanın ta kendisidir.

Günümüz Türkiye ve Kürdistan'ında devrimci politika, devrimci bir hükümet, devrimci bir iktidar için savaşmaktır. Bunun dışında bütün politikaların, burjuvazinin değirmenine su taşıyacağını ve bir "burjuva politikası" yaftasını hakedeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.