< Komitacılık

19.yüzyıl sonu 20.yüzyıl başında Anadolu ve Balkanlarda yoğun olarak görülen Komitacılık, daha çok 19.yüzyılın başlarında İtalya'da kurulmuş gizli bir devrimci örgüt olan Carbonari cemiyetini kendisine örnek almıştır. Esas amacı, kiliseyi yıkmak ve din karşıtı bir düzen kurmak olan Carbonari cemiyeti, özellikle İtalyan Giuseppe Mazzini önderliğinde büyük gelişme göstermiş ve başka ulusları da etkilemiştir.

Bulgaristan ve Yunanistan'da özellikle Osmanlı imparatorluğuna karşı bağımsızlık hareketlerinin örgütlenmesinde ön plana çıkan komitacılık, Anadolu'da da II.Abdülhamit’in İstibdat yönetimine karşı bir mücadele başlatılmasında etkili bir rol oynamıştır. Daha sonra Kurtuluş Savaşı'ndaki rolü de biliniyor.

Rusya'da ise daha çok RSDİP'in kurulmasından sonra partinin bir örgütlenme şekli olarak kendisini gösteriyor. Şüphesiz, RSDİP öncesinde de Narodnikler ve diğer devrimci yapılar komiteler şeklinde örgütleniyorlar; ancak bunlar daha çok atama şeklinde, yukarıdan aşağıya belirlenen yöneticiler aracılığıyla oluşturulan komiteler oluyor. RSDİP'in ilk kuruluş yıllarında da komitelerin işleyişi, çalışma biçimleri çok belirgin değil. Ancak 2.Kongre'de tüzüğün 2.maddesi üzerine yapılan tartışmalarda Lenin taraftarlarıyla diğerlerinin ayrışması sonucudur ki, komite işleyişinin ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor. Devrime önderlik edecek, birbirine sıkı bağlarla bağlı parti üyelerinin tanımlanması, daha en başta işi sıkı tutmayı gerektiriyor.

Muğlak bir tanımlamayı kabul etmeyen Bolşevikler, parti üyesinin parti programını benimsemesi ve partiye düzenli aidat ödemesini yeterli görmüyorlar; onun aynı zamanda partinin bir komitesinde yer almasını zorunlu görüyorlar. Merkezi bazda, il bazında, ilçeler bazında ve özel görevler bazında oluşturulan komiteler kısa sürede Bolşevikleri, siyasi rakipleri karşısında avantajlı pozisyona geçiriyor. Elbette Lenin, bununla da yetinmiyor ve "partisiz kitle örgütleri" kurulmasını da öğütlüyor. Bolşevikler bir yandan "profesyonel devrimciler örgütü" olarak kendilerini örgütlerken, bir yandan da "partisiz kitle örgütleri", "dolaysız kitle mücadelesinin organları"nı kurarak, yığınları örgütleme işine girişiyorlar. İki süreç, bir noktadan sonra atbaşı gidiyor. Özellikle devrimci durum koşullarında Lenin, hiçbir gecikmeyi, ayak sürümeyi, mükemmelliyetçiliği, idealize etmeyi, olmazlanmayı kabul etmiyor. "...talimatlar yok, formaliteler yok. Sen çalışan bir adam mısın? Bir avuç polis zorbasından kurtulmak için savaşmak mı istiyorsun. Öyleyse yoldaşımızsın!" diyor. Lafı eğip bükmeden, doğrudan muhataplarına çağrı yapıyor; "gelin komitelerde örgütlenin" diyor. "En büyük hareketlilik ve esnekliğe sahip olması gereken örgütte daha az formalite, daha az resmiyet ve daha çok sadelik"...İşte Bolşevikler, bu esneklikleri sayesinde kısa sayılabilecek bir sürede Sovyetlerde de en etkin güç konumuna geliyorlar.

Burada bir parantez açıp özellikle Drujin'lerden(*) bahsetmek gerekiyor; Lenin'e göre vakit geçirmeksizin her fabrikada, her sendikada, her köyde kurulması gereken bu "gerçek savaş birlikleri", "patlama anında devasa yarar sağlayacaklardır. Ateş etmesini bilen bir Drujina, bir polisi silahsızlandıracak, ansızın bir devriyeye saldıracak, silah temin edecektir. Silah kullanmasını bilmeyen ya da silah sağlayamamış bir Drujina grubu ise, barikat kurmaya, keşif görevi yapmaya, irtibatı örgütlemeye, düşmanı bir pusuya çekmeye, düşmanın işgalinde bulunan bir binayı kundaklamaya, ayaklananlara üs olabilecek evleri işgal etmeye kararlı, yöreyi iyi bilen, halkla sıkı ilişkiler içinde olan insanlardan oluşan bu gevşek birlikler, binlerce değişik görevi yerine getirecektir". Bu komiteler, 1905 Devrimi'nde Moskova Ayaklanması sırasında, Çarlığa, onun Kara-Yüzler çetesine karşı önemli bir rol oynuyor. Fırtına'nın yaklaştığı ya da koptuğu zamanlarda amacı isteyenin bunun araçlarını da yaratmasının yaşamsal önemde olduğu hem 1905 Devrimi ile hem de 1917 Devrimi ile hem de sonraki bütün devrim deneyimleri ile defalarca kanıtlanıyor.

Bir devrimin başarıya ulaşması için, gemi halatlarını oluşturan ipler gibi birbirine kenetlenmiş komitelerin sayısının sürekli artmasının zorunlu olduğu tartışma götürmez. Komiteler olmadan, biri üç yapmadan devrimin "kolektif dehası"nı harekete geçiremez, siyasi iktidarı ele geçiremeyiz. Bir insan ne kadar yetenekli olursa olsun tek başına yapabileceği şeyler sınırlıdır; kendini ne kadar güçlü hissederse hissetsin, tek başına gücünün yetmeyeceği zorluklar karşısında yapabileceği bir şey yoktur. Küçük Kara Balıklar büyük köpekbalıklarıyla mücadele edebilirler elbette; ama tek başlarına bu mücadeleyi kazanmaları mümkün değildir. Ne zaman bir araya gelir, aralarında örgütlenirlerse o zaman karşılarında köpekbalığı bile olsa üstesinden gelmeleri mümkündür.

Bireyciliği, aynı anlama gelmek üzere "bireyin özgürlüğü" vb'ni temel alan akımların örgütlenebilmeleri mümkün değildir. Onlar 3-5 kişinin bir araya gelmesi ile örgütlendiklerini sanırlar; ama bunun bir yanılsama olduğunu çok geçmeden anlarlar. Anarşist hareketin tarihini biraz olsun incelemiş herkes, onların örgütlenmede dikiş tutturamadıklarını görür. Aynı şeye karşı olmak, bir örgüt olabilmek için; komiteleşmek için yeterli değildir.

Komitelerde saatin dişlileri gibi, gereken anda, gereken yerde, önceden üzerinde anlaşıldığı gibi, herkesin üzerine düşen (gerekli) işi yapması gerekir. Komite, kolektif akıl'ın ürünüdür; kolektif kararlar alır; kolektif olarak çalışır. Herkes her zaman aynı şeyleri düşünmeyebilir; çekinmeden tartışılır, karşılıklı ikna edilmeye uğraşılır; son tahlilde karar alınabilmesi için her zaman oybirliği gerekmez; azınlık çoğunluğa tabi olur. Komite işleyişi demokratik merkeziyetçidir; bir kez karar alındıktan sonra herkes o kararı hayata geçirmekle yükümlüdür.

Komitacılık günümüzde üzerinde en çok durulması gereken konulardan biridir. Dahası, bir devrimin olmazsa olmazıdır. "Zaferi göze alacak mıyız?" sorusuna olumlu yanıt verdiğimize göre bunun yolunun komiteleşmekten, birken üç olmaktan geçtiğini unutmamalıyız. Sadece devrim için değil, devrim sonrası için de!

Ali Varol Günal


(*) Aralık günlerinin ünlendirdiği bir kavram. Askeri gruplar için, özellikle redif için kullanılan eski Rusça sözcük; 1905'te işçilerin kurdukları silahlı savaş birlikleri kendilerini böyle adlandırıyorlar.