Bir küçük virüsün dünyayı alt üst ettiği bir dönemde devrimcilik üzerine yazı yazmak bazılarına yadırgatıcı gelebilir. Geçen yazımızda bahsettiğimiz "umudun süvarileri"nin nasıl olması gerektiğidir bu Korona Günleri'nde üzerinde durmak istediğimiz...

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, devrimcilik gel geç bir heves değildir; olmamalıdır. Babadan/anneden çocuğa ya da abilerden/ ablalardan kardeşlere kalan bir miras da değildir. Bu topraklarda uzunca yıllar o kadar çok mirasyedi türedi ki, "miras" kelimesinin kendisi bile anlamını yitirdi.

Gerçek anlamda devrimcilik ancak ve ancak bu büyülü yolculuğa adım atacak insanların neyi niye yaptığını / yapacağını bilince çıkarması ile olur. Ahmed Arif'in bir şiirinde söylediği "mucip sebebin bilirim" mısrasında olduğu gibi, bu yola çıkan insanların sağlam gerekçelerinin olması gerekir. Devrimcilik, bir heyecanla başlanacak; birilerinin ya da sizin kendi kendinize gaz vermenizle devam ettirilecek bir şey değildir. Ateş gibi yanıp kül gibi sönmemek için bunun kavranmış olunması gerekir. Evet devrimcilik yürek işidir; ama bir o kadar hatta daha fazla bilinç işidir. Devrimci saflara yeni adım atan insanların dört dörtlük bir bilince sahip olmasını kimse beklemez elbette; ama "devrimci teori olmadan devrimci pratiğin olmayacağı"nı da bilmek gerekir. Bilinç de her şey gibi süreç içinde, kendi içinde sıçramalarla gelişen bir şeydir.

Yine önemli bir konu, devrimciliğin asla tek boyutlu bir eylem olmayışıdır. Yani "şunu yaparsan devrimcisin, yapmazsan değilsin" şeklinde indirgemeci bir yaklaşım asla kabul edilemez. Dar kalıplarla düşünmek ya da daha yolun başında olanla bir hayli yol kat etmiş olandan aynı düşünce ve davranışları beklemek doğru değildir. Devrimcilik, bütün yaşama içerilmiş olmalıdır. Dolayısıyla insanın her adımında öğreneceği, yaptığı hatalardan dersler çıkararak ilerleyeceği bir an olsun akıldan çıkarılmamalıdır. Lenin'in "bırakın gençler hata yapsın; biz onları tatlılıkla düzeltmeyi biliriz" sözü, bu konudaki temel yaklaşımı ortaya koymaktadır.

Gerçek anlamda devrimci olan birisi, devrimciliği sadece eylem yapmak ya da filanca durum karşısında filanca tavrı almak olarak algılamaz. Her şeyden önce devrimci, gördüğü, algıladığı şeyi herkesten farklı duyumsayandır. Devrimcilik, yaşamı aşkla dokumaktır. Gerçek anlamda devrimci, yaptığı her işi aşkla yapan, her işe aşkla koşturandır; Don Kişot kadar hayalcidir, yeri gelir yeldeğirmenlerinin üzerine yalınkılıç saldırır; romantiktir. Che gibi imkansızı ister, ama bir o kadar da gerçekçidir. Devrimci, varolan gerçeklik içinde hayallerinin peşinden gitmesini bilendir.

Devrimcilik, statükoculuğa, durağanlığa karşı çıkmaktır; koşullara teslim olan, varolanla yetinen, daha iyisi ve daha ilerisi için koşulları zorlamayan birinin devrimciliğinden bahsetmek zordur. "Kıyıyı kaybetmeyi göze alamayan ufku göremez". Devrimcilik, devingen olmaktır; kendinden başlayarak değişime öncülük etmektir. Bunu yapabilmek için kitlelerin içinde olmak, onlarla sıkı bağlar kurmak gerekir. Unutmamalıdır ki, "Kitlelerin peşine takılmak da yine kitlelerle 'bağlantı' demektir. Sana şundan bundan yakınıyorlar. Sen de onlarla birlikte mırıldanıyor, yakınıyorsun. Sana ağlaşıyorlar, sen de onlara ses uyduruyorsun (...) Biz Bolşevikler, kitlelerle böyle mi bağlantılar kurmayı düşünüyoruz? Kuşkusuz hayır. Kitlelerle, onların geri kalmış unsurlarının yönlendirmesiyle gittikleri yere gitmek, Menşevik davranış çizgisidir. Bizim Bolşevik davranış çizgimiz kitleleri yönlendirmektir, onlara koruyuculuk etmek değil. Onları bilinçli öncü birliklerle ileri doğru götürmektir" (M.İ. Kalinin, Devrimci Eğitim Devrimci Ahlak, Sorun Yay, sf 74).

Gerçek anlamda devrimciler, "halktan kopmamak, halkımızın değerlerine yabancılaşmamak" adına halkın geri yanlarını kendilerine kriter almazlar. Devrimcilik halkın içinde ve her zaman ondan bir adım ileride olmakla mümkündür. Devrimciler her konudaki ölçütlerini halkın bilinç düzeyini gözönünde bulundurarak; ama onu daha ileri düzeye taşıyacak şekilde oluştururlar. Ona yabancılaşmadan, ama onunla aynılaşmadan...

Devrimcilik, geçmişten değil gelecekten esinlenmektir; ama gerçek anlamda devrimci olanlar yapmak için yarını beklemezler. Bol projesi olan, iş konuşmaya geldi mi mangalda kül bırakmayanlar, sözkonusu olan bugünün gereklerini yerine getirmek olduğunda susuyorlarsa orada bir sorun vardır. Gerçek anlamda devrimci olanlar, söylemek ve yapmak arasında her zaman varolan mesafeyi en aza indirenlerdir; yaparak söylediklerine hayat verenlerdir; tarihin akışına yön vermek için kolları sıvayanlardır.

Tarihin içinde biriktirdiği bütün sorunları insanların önüne yığdığı günümüz koşullarında gerçek anlamda devrimci olmak bu sorunların üstesinden kolektif akılla gelmeyi bilmektir. Devrimin zorunluluğunu kavramış olmak, bugün karşı karşıya kalınan bütün sorunları çözebilmek için geçilmesi gereken ilk aşamadır. Bu aşama geçildikten sonra arkası çorap söküğü gibi gelecektir. Bu zorunluluğun bilincine varan insan özgürleştiğini görecek, dünyanın devrimle değiştirilmesi için üzerine düşeni yapmak için yola koyulacaktır.

Ali Varol Günal