İsyanın Ve İsyancının Cesareti

Burjuva sınıfın ekonomik ve politik egemenliğini ayakta tutan perçinler tek ek parçalanıp sökülüyor. Burjuva toplumsal düzenin yıkımı, dünyanın hemen her yerinde şu veya bu düzeyde yaşanıyor.

Arjantin sokaklarından, Yunanistan-Sintagma'ya; Irak-Basra'dan, Fransa işçi grevlerine, Galatasaray'dan Plaza de Mayo'ya burjuva toplumsal düzen, içinden çıkamayacağı, kendisini hızla çöküşe götüren bir kriz içinde. Kapitalist ülkeler, kitlelerin devrimci başkaldırılarının şiddetli darbeleriyle sarsılıyor. Ayaklanma rüzgarı bir ülkeden diğerine, bütün yeryüzünü etkisi altına alıyor.

Bir süre öncesine kadar, yine ayaklanma rüzgarının etkisinden bahsettiğimiz İran ve Rojhilat Kürdistan'da bu rüzgar fırtınaya dönüşüyor. 2018'e enekçilerin ve yoksul Kürt halkının isyanlarıyla, kadınların özgürlük başkaldırısıyla giren İran'da isyan ve başkaldırının bastırılamayacağına; her türlü karşı devrimci baskı ve burjuva terörün, çok daha şiddetli bir devrimci tepkiyle karşılanacağına; daha önce yine bu sayfalarda değinmiştik. Gelişmelerin bizi yanıltmadığı ortada.

Her zaman vurguladığımız gibi, "ayaklanmalar yüzyılı" olarak nitelediğimiz bu çağın isyan ve başkaldırılarının temel karakteri; kesik kesik, gel-gitli, değil, şiddeti artan ivmeli ve sürekli, aralıksız olmasıdır. Bu karakter çağdaş yaşam ve gelişmelerde baskın karakterdir. Emekçilerin devrimci öfkesi bir defa sokaklara dökülmeye görsün; bu öfkeyi sokaklardan geri çekmek, bastırmak mümkün olmuyor. Başkaldırı; şöyle ya da böyle, sonuç alıcı, sürekli-aralıksız bir hareket çizgisi izliyor.

Bir süredir kapitalizmin kendileri için doğal sonucu olan yoksulluk ve açlığın pençesinde kıvranan İranlı emekçilerin isyanı da aylardır aralıksız devam ediyor. Daha önce "gericiliğin merkezleri" olarak bilinen vilayetler, isyanın merkezleri haline gelmiş durumda. Meşhed bunların başında geliyor. İran dinci gericiliğinin yani "yılanın başı" Ayetullah'ın kurumsal merkezinde, Meşhed emekçileri devrimci bir ayaklanmanın önderliğini yapıyor. Sanayi proletaryasının dolayısıyla proletaryanın örgütlü gücünün yoğunlaştığı İsfahan, başkent Tahran, kolber isyanlarıyla sarsılan Sine, ekonomik krizin ulusal ezilmişliğin sonuçlarıyla sınandığı yetmezmiş gibi bir de depremlerin sonuçlarıyla karşı karıya kalan Kürdistan şehri Kirmanşah... Yani başkaldırı bir uçtan diğerine bütün İran'ı etkisi altına alıyor.

İran gerici burjuva devleti, kitlelerin devrimci isyanına karşı her türlü baskı ve zor yöntemlerine başvuruyor. Gözaltı, tutuklama, işkence, katliam, en çok da idam... Her türlü baskı ve burjuva terör aracını kullanıyor. Yıkılmayla yüz yüze kalmış bir gerici burjuva devletten beklenebilecek bütün zorbalığı, insanlık dışı uygulamaları gösteriyor. Ama nafile!

Bu baskı ve terörün, günü geçmiş kurumların yıkılışını önleyemeyeceği; devrimci başkaldırı karşısında sonuç alamadığı ve alamayacağı ortada. Aylardır sokakları, meydanları alev topuna çeviren isyanın her şeye rağmen artan şiddeti bunu gösteriyor. Tahran'da Ayetullah Ali Hamaney'in evinin hemen yanı başında, Veliye Asr Meydanı'nda "Kahrolsun Hamaney" çığlığı, Necefabad'da gençliğin "ayaklanma sürecek" sloganı böyle okunmalı. Hamaney'e, dolayısıyla İran dinci gericiliğine, dolayısıyla gerici burjuva egemenliğe olan öfke, Tahran'ın en kalabalık meydanında İran emekçilerinin "Diktatör" dediği Ayetullah'ın evinin yanı bayında böyle dile geliyor. Bu, isyancıların cesaretinin sadece bir örneği. İsyancıların kararlılığı, sonuç alma yönünde ki ısrarcı tutumu, ne yapılırsa yapılsın, durdurulamaz boyutta.

Öncelikle böylesi bir süreçte, İran gericiliğinin, yıllardır isyancılara, komünistlere ve Kürtlere karşı silah olarak kullandığı idam haberlerinin artması şaşırtıcı değil. Daha önce de özellikle Kürt halkının isyanlarının yükseldiği dönemlerde, İran gerici burjuva devleti idam cezasını yaygın olarak uyguladı.

İran'da yağlı urgan bu fiziki işkenceyle katliam aracı, isyancıların başları üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallandırılıyor, devrimci kitlelere bir gözdağı aracı olarak kullanılıyor. İsyan ateşinin dört bir yanı sardığı bu süreçte, infaz edilen/edilecek olan haberleri artıyor. En son devrimci bir Kürt genci olan Ramin Huseyin Penahi'nin idam ile katledilme tehdidi altında İran Rojhilat emekçileri.

 

Ramin Huseyin Penahi

İran gerici burjuva devleti resmi verilere göre her yıl 700-800 insanı idam yoluyla katlediyor. (Gerçek veriler bunun kat be kat üstünde. Gerçek katliamın boyutunu kimse bilemez!) Her şeyden önce siyasal nedenler ve uyuşturucu-cinayet gerekçesiyle insanlar idam ediliyor. Gerici burjuva düzene, şeriata boyun eğmediği için geçmişte de, bugün de onbinlerce insan idam edildi, ediliyor.

Sözgelimi bir süre önceye kadar İran Cumhurbaşkanı olan, Humeyni'nin "şeriatın kılıcı" dediği katliamcı Sadiqi Xelkxeli'nin yetiştirmesi, A.Qasimlo suikastının planlayıcısı Ahmedinejad, 1983'te Komala'yı tasfiye hareketinde sadece Evin zindanında binlerce tutsağı katletti. Üç yıl içinde onbinlerce Kürt yine Ahmedinejad tarafından öldürüldü. Böylece idam kitlelerce kanıksanıp yaşamın bir parçası haline getirilmek isteniyor. Toplum her an katliam tehdidiyle yönetiliyor.

Ramin Huseyin Penahi, Sineli, Komala (İran Komünist Partisi-Komala) üyesi bir devrimci Kürt genci. Şu an Sine merkezi cezaevinde tutuluyor. İran gerici burjuva devleti tarafından "yargılanıp" idam cezasına çarptırıldı. Her an idam edilerek katledilme durum var. Eğer İran sokakları emekçilerin öfkesiyle sarsılıyor olmasaydı, şimdiye kadar çoktan katledilmiş olabilirdi. Ancak zaten emekçilerin yıkıcı öfkesiyle sarsılan gerici burjuva iktidar, bu katliamın sonuçlarından korktuğu için, infazı bir süreliğine ertelediğini açıkladı. Yine de özellikle isyancılara gözdağı vermek için ceza infaz edilebilir her an.

İran istihbaratı (İtlaat) Ramin'e İslam Rejimini övüp af dilediği takdirde serbest kalacağını teklifinde bulunuyor. Tam da dinci gericilere yakışan bir davranış! Ancak bu onurlu devrimci gereken cevabı veriyor. Dinci gericilere! Bu teklif son derece kişiyi onursuzlaştırmak ve isyancıların iradesini kırmak için yapılıyor. Bir parantez açıp belirtmekte yarar var. Marx, Kutsal Aile'nin E, Sue'nin "Paris’in Gizemleri" (1843) romanını irdelediği bölümünde fiziki cezaya moral işkenceyi ekleyen bu tür bir "cezalandırma" anlayışının yanında bayağı cezanın ne kadar insancıl kalacağını yazar! Bu tür bir "anlayış", "bedensel cezayı, tinsel ceza, fizik işkenceyi tinsel pişmanlık işkencesi ile birleştirmek ister" (Marx) Parantezi kapatalım.

Ne yaparlarsa yapsınlar, İran'da ya da diğer ülkelerde kendileri için mutlak son olan çöküşü ve devrimin mutlak zaferini engelleyemeyecekler.

Dünya proletaryasının ve uluslararası komünizmin bilinci, yüreği ve eylemi; Rojhilatlı cesur devrimciye korunak olmalı.

(Korunak: Kürtçe Penahi)

Boran Deniz