Bugünün kapitalizm savunucularının elinde "görünmez el" avuntusu dışında ne kaldı dersiniz? Piyasaların dışarıdan bir müdahale olmaksızın kendi kendine optimum (en uygun) noktaya erişeceğine dair İskoç düşünür Adam Smith'in iki yüzyıl önce öne sürdüğü bu argüman, yaşam tarafından defalarca çürütülmesine rağmen, bugün hala kapitalizm yanlılarının ipine sıkı sıkıya sarıldıkları yegane "kurtarıcı" olarak görülmeye devam ediyor.

Ne yapsın kapitalizm yardakçıları? Yaşanan her gelişme, 1929 ekonomik krizinden daha büyük bir krizin kapıda olduğunu, hatta bir adımını içeri attığını, büyük cüssenin de girmek üzere kapıyı zorladığını gösteriyorken, kendilerini kandırmaktan başka bir yol bulmaları mümkün mü? Mümkün görünmüyor; eğer ABD'nin öfkesi burnunda yeni başkanı Trumpvari önlemler geliştirmeyi düşünmüyorlarsa... Nedir Trump hazretlerinin yapmak istediği? Dünya üzerinde oluşmuş olan ekonomik entegrasyonu, tek taraflı bozma gayreti.."Nasıl olacak bu iş?" derseniz, bir savaş olmadan mümkün olacağa benzemiyor. Yani kapitalizm yardakçıları piyasaları düzenleyecek "görünmez el"den bahsededursunlar, ufukta görünen her şeyi parçalamaya hazırlanan bir çivili sopadır.

Acaba Keynes, yıllar yıllar önce, "uzun vadede hepimiz ölüyüz" derken bunu mu kastediyordu? Kapitalizmde her şeyin arz ve talep yasasına göre işlediği, kimi zaman arzın kimi zaman talebin fazla olabileceği, ama eninde sonunda arz ve talebin bir dengeye ulaşacağı varsayımı burjuva iktisatçılarının bugüne kadar uydurdukları en büyük yalandır; çünkü gerçek yaşamda hiçbir zaman denge olmadığını bilmek için iktisatçı olmaya gerek yoktur. Fiyatların en ufak bir dış etmenle nasıl dalgalanabildiğini görmemek için kör olmak gerekir. Onların "denge" dedikleri serbest piyasa değil de tekeller tarafından belirlenen sabit fiyatlar olsa gerek. "Sabit fiyatlar"ın da ne kadar sabit olduğunu bilen biliyor.

Aslında bu tartışmaya yıllar önce son noktayı Dünya Bankası'nın eski baş ekonomisti Joseph Stiglitz koymuş bulunuyor; "Kapitalizmin 'görünmez eli' görünmez; çünkü böyle bir el yoktur" diyor ünlü iktisatçı. Neoliberalizm savunucusu ahmaklar, bundan bir sonuç çıkarırlar mı bilemiyoruz; ama günümüzün ekonomik gerçekliğine bakanlar, hiç de öyle "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" diye bir şeyin söylenmediğini/ söylenemeyeceğini görebilirler. Piyasaları yöneten aktörlerin az sayıda olmaları bir yana bir de bunların üzerinde olmaya çalışan "eşitler içinde birinciler" olduğu düşünülünce ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. ABD'nin Meksika sınırına ördüğü duvara bakanlar, onun gölgesinde yerde yatan neoliberalizmin leşini görebilirler.

"Piyasanın görünmez eli, kriz zamanlarında gerçekten görünmez oluyor" diyor bir başka burjuva iktisatçısı, Mahfi Eğilmez. ABD Merkez Bankası FED'in ikide bir faizleri indirip çıkarmasından bu anlaşılıyor zaten. Dünya finans piyasalarının nasıl kırılgan dengeler üzerinde durduğunu bilmeyen kaldı mı? Görünmez değil ama gayet görünür bir elin her gün ceplerini boşalttığını ya da boğazlarını sıktığını dünyanın işçi ve emekçilerinden daha iyi kim bilebilir. Kapitalist metropollerde devletlerin/hükümetlerin birbiri ardına aldıkları "kemer sıkma politikaları"nın bildik bir el olmadan yapılabileceğini kim iddia edebilir. En son 2008 Mortgage krizinde kapitalist sistemin felç olduğunu, mort olmasına ramak kaldığını görenlerin hala "görünmez el" metaforuna sarılmaları ancak komik olabilir. Şişen, patlaması an meselesi olan finans balonlarının çalılık bir arazide dolaştığı günümüzde hangi görünmez el, bunları kurtaracak acaba?

Bugün dünyadaki gıda üretimi, toplam dünya nüfusunun ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılayabilecek durumdayken, dünya üzerinde açlığın, kıtlığın, yoksulluğun bu kadar fazla olması bile ortada bir görünmez el olmadığını gösterir. Kapitalizmin saçmalık, akla ziyan bir sistem olduğunu görmek için o kadar çok örnek var ki! Bir tanesini vererek konumuzu noktalayalım: Küba, "çağımızın vebası" olarak tanımlanan AİDS hastalığına karşı, yine dünyada çocukların ölüm oranlarının sürekli artmasına neden olan çocuk felcine karşı ilaç/aşı geliştirdiğini tüm dünyaya duyurarak, istenirse bu ilacın formülünü tüm dünyaya verebileceğini açıkladı. Normalde olması gereken nedir? Bu hastalıklardan mustarip binlerce, yüzbinlerce insanın bu ilaca ulaşımını bir an önce sağlamaktır değil mi? Ama hayır! Mevcut ilaç tekelleri, işe yaramaz ilaçlarını daha yüksek fiyatlardan satabilsinler diye tüm dünya kapitalistleri, Küba sanki böyle bir çağrı yapmamış gibi davranmayı sürdürüyorlar. Bırakınız görünmez eli, ihtiyaç sahipleri ile bunu temin edeceklerin pazarda buluşmasını sağlayacak piyasayı yok sayan bir durum sözkonusudur. Tekellerin egemen olduğu bir dünyada "serbest piyasa" diye bir şeyin olmadığını bundan daha iyi gösterebilecek şey olsa olsa, bir yanda insanlar açken bir yanda tonlarca domatesin ya da başka bir ürünün sadece fiyatlar düşmesin diye denize dökülmesi olurdu! Ve bu ne yazık ki, bir hayal değil, gerçeğin ta kendisidir.

Şubat 2017

Ali Varol Günal