Gerçek Özgürlük Savaşımı

 Çağımızın olaylarının temelinde duran, ana ortak özellikleri, çelişkileri, yani özü derinlikli olarak yansıtmak için düşünceler ortaya koymayı sürdürüyoruz. Tarihsel dönemin özünü, maddi temeldeki gelişmeleri ne kadar derinlikli olarak kavrarsak, görüşlerimiz işçi sınıfının elinde, dünyayı değiştirmek için güçlü bir silah olur. Görüşlerin derinlikli olması yetmiyor, doğru olması gerekiyor. Derinlikli, bilimsel, doğru görüşler emekçi sınıfın tam kurtuluşunda etkin bir silahtır.

Kapitalizmin üretici güçlerinin düzeyi büyük bir değişikliğe uğramıştır. Bu, işçi sınıfının ve sınıf mücadelesinin akışını yöneten, diğer her şeyi sürekli değiştiren veya etkileyen bir gerçektir.

Üretici güçlerin gelişmesi, kadınla erkek arasında ilişkinin yeni ve daha yüksek biçiminin maddi koşullarını hazırladı. Aynı koşullar genel olarak, bireyle toplum arasındaki ilişkilerin yeniden ve yeni bir temelde düzenlenmesinin koşullarıdır. Daha ileri bir toplumu, daha yüksek toplumsal ilişkileri hazırlayan, emperyalizmin yüksek biçimleridir. Emperyalizmin yüksek biçimleri, yalnızca ekonomik değil, yani üretimin toplumsallığının boyutlanması değil, teknikte de yüksek çizgilerde gelişimdir.

Burjuva toplumda doğa bilimleri, genel olarak bilim, kapitalist kullanımıyla sermayenin hizmetindedir. Özel mülkiyet olarak doğa ve doğa kuvvetlerinin kapitalistlerin çıkarına kullanımı, emekçi sınıfa yabancılaşmayı temsil eder. Ve kapitalist üretimin dış koşullarını oluşturur. Bilim, doğa bilimleri kapitalistin gücünü oluşturduğunda, emekçileri köleleştiricidir. Emekçi sınıfın, emeği sermayeye bağımlı kılan ve köleleştiren bu ilişkilere boyun eğmesi düşünülemez. Emekçi sınıf, her tarafta, kölelik koşullarına karşı ayaklanma içinde.

Bir bütün olarak üretici güçler, kendi kapitalist niteliklerine, kapitalist üretim ilişkilerinin dar yapısına, kapitalist üretim koşullarına başkaldırıyor. Gelişen, büyüyen üretici güçler yeni bir toplumsal ilişkiyi zorlarken, burjuva egemenliğin temellerini oyuyor. Köhnemiş üretim ilişkilerine karşı tüm kapitalist dünyada büyük bir devrim yükseliyor. Yükselen devrim, yelkenlerini yarınların rüzgarıyla şişiren ve büyük bir coşkuyla ileriye atılan devrimci sınıfın, işçi sınıfının yükselişinin açık bir ifadesidir. Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimi, dünyadaki devrimci yükselişin ileri bir mevzisi ve ateşleyicisidir.

Doğa güçleri, kapitalizmin zincirlerinden kurtarıldıktan sonra, toplumu köleleştirici bir araç olmaktan çıkar, insanın gelişmesinin, genel refahının bir aracı haline gelir. Bu toplumsal formasyon, üretim araçlarının, doğa güçlerinin, nesnenin toplumun ortak denetimi niteliğindedir. Ancak o zaman, insanlığın ilerlemesi hedeflenen düzeye varır. Bilim, sanat, teknik, insanın çok yönlü gelişmesine hizmet edeceğinden, yani toplumun ortak çıkarına kullanılacağından herkes bunlara dört elle sarılır.

Kapitalistlerin çıkarına hergün yeni bir bilimsel buluş, teknik yenilik, doğanın keşfi yapılıyor. Kapitalist uluslar uzayın keşfini de kendi çıkarına kullanmak istiyorlar. Uzay çalışmaları askeri amaçlarla yapılıyor. Uzayın derinleşen bilgisi, kar amacıyla kullanılıyor. Belirtmek gerekir ki, bilim ve teknikteki büyük gelişme ve yenilikler, doğa kuvvetlerinin daha etkin kullanımı öyle bir noktaya vardı ki, insanlık bu gelişmeye dayanarak çok daha ileri noktalara varabilir. İlerleme, kapitalizmde gösterdiği büyük gelişmeye göre, çok daha ileri boyutlarda olur. Bu ileri ve insani hedef kapitalizmden kurtulmakla başlar.

Büyük sanayinin gelişimi, bilim ve teknikteki hızlı ilerleme, maddi koşulları, komünizmin kurulması için her yönden olgunlaştırdı. Bu gelişmelere bağlı olarak, maddi koşullar bir bütün olarak daha ileri topluma geçiş için olgundur diyoruz. Çağdaş gelişme, insanı yerelliğe, coğrafi sınırlılığa bağımlı olmaktan kurtardı. Kentlere, ülkelere, büyük önem kazandıran coğrafik / ekonomik / tarihsel konum çok eskilerde kaldı. Üretimin, ulaşımın, toplumsal ilişkilerin yerellikten kurtulması, insanların doğa karşısında daha özgür davranmasına yol açtı. Bu hızlı gelişme, insanın, doğaya daha büyük zarar vermesini de beraberinde getirdi. Ama aynı koşullar, insanla, insanın daha ileri ve insani ilişkisinin ileri şartlarını da yarattı. Maddi, tarihsel durum, insanlığın kurtuluşu için en gelişmiş düzeyde. Yapılması gereken emeğin sermayeye bağımlılığına son vermek; üretici güçleri tamamen özgürleştirmektir.

Dünya tarihinden söz etmiyoruz yalnızca. Toplumsallaşmış insanlığın tarihinden söz ediyoruz aynı zamanda. Üretimin dünya çapında toplumsal karakteri, emeğin dünya düzeyinde sosyal karakteri, kapitalizmin toplumsallaşmış insanlıkla karşı karşıya gelmesini getirmiştir. Bunun kaçınılmaz sonucuysa, kapitalizmin ezdiği, köleleştirdiği büyük insanlığın küresel başkaldırısıdır, ayaklanmasıdır.

Proletarya, emekçi kitleler, kendi tarihlerini, bir önceki kuşakların belirlediği gelişmiş tarihsel koşullarda yapıyorlar. Yani bugünkü kuşaklar, yeni bir tarihe, ileri bir noktadan giriş yapıyor. Hiçbir toplum, önceki kuşakların, tarihin oluşturduğu malzemeler olmadan kurulamaz. Komünist toplum, dayanacağı kendi malzemesini, daha sonra, süreç içinde oluşturur. Komünist toplum ve onun ilk aşaması olarak sosyalizm dayanacakları maddi temeli önceden oluşmuş olarak bulurlar. Gelişmiş maddi koşullara dayanarak, yeni toplumu kuran kitleler, sınıfların kaldırılması hedefine daha çabuk varır.

Halkları ayıran okyanuslar, denizler, aynı zamanda onları yakınlaştırır ve birleştirir. Diyalektik bize olaylara, olgulara çok yönlü bakmayı öğretir. Emekçi halkları köleleştiren aynı maddi koşullar, aynı zamanda emekçilerin kapitalizmden kurtuluşunun da koşullarıdır. Maddi koşullar, emekçilerin kurtuluşu için ileri düzeyde gelişkin ve olgundur. Burjuva toplum, tekelci kapitalizm, daha yüksek bir toplum için, sosyalizme geçiş için ileri gelişme düzeyine varmıştır. Eskinin içinde, yeni olanın öngerekleri (önkoşulları) ortaya çıkmıştır. Tekelci devlet kapitalizmi, yeni ve ileri toplum için tam bir maddi hazırlıktır.

Kent-kır ayrılığı, aynı zamanda, kent ile kır arasında yeni bir birliğin koşullarını oluşturdu. Kapitalist üretim biçiminin gelişmesi, kırın gerilemesini; kentlerin ilerlemesini ve büyümesini getirdi. Gelişme, kırdan kente doğrudur. Sermayenin büyümesiyle birlikte köyler, kentlere, tarım sanayiye bağımlı hale geldi. Bugün gördüğümüz çarpık ve çok büyük kentleşme, kapitalist toplumun gelişmesinin kaçınılmaz bir sonucudur.

Kentler, karşıt sınıfların zenginlik-yoksulluk kutuplaşmasının, büyüyen sınıf çelişkilerinin ve çatışmalarının merkezleridir. Sınıf mücadelesi deneyiminin pratikte gösterdiği gibi, kentler emekçilerin isyan ve ayaklanma merkezleri durumundadır. Kapitalizmi yıkacak olan proleter sınıf ve yoksullar kentlerde toplanmıştır; dünyanın bütün kentleri, sokak savaşlarının temel alanıdır. Türkiye ve Kürdistan’ın bütün sokakları, devrimci mücadelenin alabildiğine gelişip güçlendiği, sayısız çatışmanın, Gezi Haziran halk ayaklanmasının gerçekleştiği alanlardır. Yarın iktidara bu alanlardan yürüyeceğiz. Kentlerin, devrimdeki, yeni bir toplum kurmadaki konumunu bu bakışla değerlendirmeliyiz. Dünyayı devrimci tarzda değiştirmek isteyenler, kentlerin mücadeledeki konumunu doğru olarak değerlendirebilir yalnızca.

Kapitalizmin köleliğinden, bağımlılıktan, sınırlılıklarından, tutsaklığından kurtulmuş üretici güçlerin ve bunların en devrimcisi olan proletaryanın nasıl büyük bir gelişme göstereceğini bir düşünün. Ekonominin egemenliğinden kurtulmuş, fakat ekonomiyi kendi ortak denetimine almış, özgür bireyselliğin, yeni insan kişiliğinin kültür, sanat, yaşamın bütün alanlarında yeteneğini geliştirmede nasıl bir doruk noktasına çıkacağını aklınıza getirin. İnsanlar ilk kez gerçek özgürlük içinde ilerleyecek. İnsanın iyi tutkularının ortaya çıkmasında bir tomurcuğun patlaması gibi tam bir patlama yaşanacaktır.

Geçmişte tarih yoksuldu. Tarih her toplum biçimiyle birlikte önceki topluma göre bir ilerleme gösterdi. Gelecekteyse tarih daha zengin bir gelişme gösterecektir. İnsan kişiliği zengin tarihsel koşullarda şekillenir. Bireysellik tam bir gelişim gösterir. İnsan kişiliği böylece çeşitlilik içinde eksiksiz bir gelişimin coşkusunu yaşar.

Herkes kendi çağının insanıdır. Dolaysıyla, çağının yetersizliklerine, zayıflıklarına, olanaklarına ve sınırlamalarına bağımlıdır. Zamanını istediği gibi değerlendiremez. Üretim araçlarının kolektif mülkiyetinde, üretim önceden düzenlenebilir. Böylece insan zamanını daha özgürce kullanabilir.

İşçi sınıfının devrimci enerjisini, tam olarak harekete geçirecek olan, insanın kendi zamanının, efendisi olduğu koşullar uğruna mücadeledir. Büyük amaç için mücadele, proleter kitlelerinin, halk kitlelerinin devrimci enerjisini sonuna kadar açığa çıkarabilir. Bugün, burjuvaziyi devirmek için harekete geçirilmesi gereken emekçilerin, gençliğin, kadınların devrimci enerjisi, yarın, devrimci iktidarın korunması ve yeni toplumun kurulması için tam kapasite harekete geçirilir.

Sosyalizm uğruna mücadelede bugüne değin milyonlarca insan büyük bedeller ödedi, en ağır baskılar altında yol aldı, işkence gördü, zindanlara gönderildi, idam edildi, kurşuna dizildi, göğüs göğüse çarpıştı; yenildiğinde her defasında yeniden başladı, gericiliğin hiçbir baskısı, engeli, emekçi halk kitlelerinin büyük hedefine doğru ilerlemesini durduramadı. Savaşan devrimci kitleler çok iyi biliyor ki, ZAFERİMİZ KESİNDİR!

C.Dağlı