Duh (dün) diye başlar 1920 Koçgiri, 1925’an Şex Seid, 1925’an -30 û 33 Agiri (Ağrı). Zilan û Sason, 38 ji fermane Dersimê, 91 û 92 Şirnex, Gever, Kaxizman, Goser û, û, û (ve, ve, ve) iro (bugün) diye de devam eder anlatmaya bir Kürt. Zihin köprüleri kurar tarihle bugünün bağlarını ve dedik ya devam eder; Gever, Sur, Nisebin, Ciziri û Şirnex û, û, û.

Boyun eğmemenin bedeli vardır. Ango (yani) Ya: “padişahım çok yaşa” diye bağıracaktın ya da ölecektin. Daha doğrusu öldürülecektin. Bundandır Kürt’ün fermanlarla gelen katli. Sonra sultanların dönemi bitti, ama fermanlar olduğu gibi kaldı. Hatta artık tüm o süslü “hepimiz kardeşiz” yalanlarının, “devletin şefkatli kolları” martavalının yegane anlamı şuydu: “En iyi Kürt ölü Kürt’tür!”

Unutanlar var mı? Hiç sanmıyoruz; çünkü henüz unutacak kadar çok zaman geçmedi. Yine de unutmuş gibi yapanlar ve unutmak isteyenler varsa bizim de onlar için söyleyecek bir sözümüz yoktur. Zira hatıralarımızda hala canlıdır; çelik paletler, tank atışları, bodrumlarda yakılanların son çığlıkları, sokaklarda çürümeye terk ettirilmiş gül tenli annemizin bedeni… Hala kokmasın diye buzdolabındadır öldürülmüş bebemizin minik bedeni!!! Yani hala akıp gidiyor nehirlerimiz ve biz hala kan içindeyiz çağıl çağıl akan suların ve de zamanın kıyısında. Eve gele Kurd (işte Kürt halkı) kendi yurdunda sığınmacı ya da sürgün!

“Bir hataydı” diyenler var! “Bir hataydı” demeye getirenler var! “Bir hataydı” demek isteyenler var! Ancak boyun eğmemenin hiçbir türü bir hata olmaz! Zamanlamasından da bağımsız olmaz. Ya da şöyle söylemeliyiz: Baş eğenlerin hiçbiri, şartlar bunu gerektirdi diyerek kendini savunamaz. Çünkü yapanlar kendilerini daha fazla rezil etmekten başka bir şey yapmaz ve yine çünkü; baş eğmeyenleri, “zamanlaması” diye başlayan cümlelerle eleştirmeye kalkanların da tek yaptığı; baş eğmeye bir övgü, korkaklığa bir selamdan öte bir şey olmaz. Kimse unutmasın ki, gerçek kahramanlardan geriye gerçek tarih kalır. Bu ezilen halkların ve emekçilerin tarihidir. Kaçkınlardan geriye ne kalır peki? Koca bir hiç birşey ile koca bir utanç arasında bir şeyler!.. Utanmazlık utancın en büyüklerindendir.

Bir de “Biz bu kadarını beklemiyorduk!” diyenler var. Neden? Hangi topraklarda yaşıyoruz! Kimse kendini kandırmaya çalışmasın, bunun böyle olacağını hepimiz biliyorduk. Tanklar toplar daha önce de şehirleri yerle bir etmedi mi? Etti ve “batılı ülkeler” de buna hiçbir şekilde karşı çıkmadı. Yüz yıl hatta daha da fazla bir süredir bu vahşet sürüyor ve onlarda buna destek veriyorlar. Gele Zilan süngülenirken Ford büyük şehirlerde yeni mağazalar açıyordu. Sason’u döven toplar İngiliz malıydı ve şimdi bedenlerimizi ezip geçen tanklar Alman yapımıdır. Kim neyi nasıl beklemiyorduysa! Sizce de bunda bir tutarsızlık yok mu yoldaşlar? VAR! Hem de “ama”sız, “yani”siz, “öyle de bir de şunu görmek lazım”sız VAR! Sadece VAR!

UNUTMAYACAĞIZ! Biz unutmayız. Sadece anmak için değil bu cesareti kalbimizde yaşatarak, büyüterek unutmayız. Unutmak isteyenlerin, unutmak adlı virütik hastalığı yaymalarını engellercesine biz unutmayız.

Lewra (Çünkü) alevler yeniden yükselecek. Ararat bir gün kan kusmayı bırakır lav kusar yeniden. Yani halk yanardağ gibidir; söndü sanılır ama oysa o, içten içe yanmaya devam eder. Toprak da kabul eder genç ömürleri vakti geldiğinde geri vermek için; çünkü bu yaşamak uğruna verilen bir kavgadır ve hiçbir savaşçı sonsuza dek ölü olarak kalmaz! Cesaretle ölümü yenenleri yaşatır cesaretle yola devam edenler

Kavga sürüyor. Evet, henüz sokaklardan geçmediyse de şanlı zaferimiz, moral bozmak yok, yok umutsuzluğa kapılmak. Çünkü yenilgi de geçmedi bu sokaklardan. “Kazandık” diye fors atanlara gelince onlar bilmem şimdi kaç santimlik zırhın içinde dolaşabiliyorlar, şimdilik! Zira onlar da biliyor, son söz söylenmedi daha; ama yoldadır ve namludaki bir mermi gibi geliyor.

Bir gün; ama çok değil yakınlarda bir yerlerde bir gün; Kürt sözüne: “Niha bihar e.” (Bugün bahardır) diye başlayacak. Hatta; bugün baharın en güzel günüdür, diyecek. Yakınlarda bir yerlerde, fakat çok yakınlarda bir yerde ve gene fakat öyle herhangi bir yerde de değil sosyalizmde!.. Çünkü artık ancak ve ancak sosyalizm sarabilir ezilen halkların yaralarını. İşte bu ana değin:

Hep taze kalacak yerle bir edilen Sur yaramız, Ciziri hep kan, hep od yürekte Şirnex, Gewer dinmeyen sızımız...

Çünkü:

Bütün acılar bir bir dinene değin unutmayacağız hiçbirini ve hiçbir şeyi

Sonda, em we ji bir nakin!

(Yemin olsun ki, unutmayacağız!)

Kenan Kızıl