< Mollalar Ve Kadınlar!

İlla ki söylenecek çok şey vardır. Şimdiye, çok şey de söylenmiştir zaten. Yine de bir selam yollamak isteriz, sesimizle, soluğumuzla, elimizle, eylemimizle, şarkılarımızla, bayraklarımızla, dağları aşıp varan rüzgarlarımızla...

Hatta niye olmasın turnalarla, kırlangıç kuşlarıyla ve ille de bahar yağmurlarıyla. Çünkü tohumlar çoktan çatlamıştı ve şimdi dallar meyveye durdu acem diyarlarında. Yine bağ bozumuna isyanla giriyor bu yakanın insanı!..

Evet, bir selam ama öylesine bir selam değil. Akdeniz’in, Ege’nin, Boğazların ve Artvin’de taştan kıyıları döven Karadeniz’in dalgalarından; Amed’in surlarından, Munzur zirvelerinden. Yüreklerimizin tam orta yerinden; yarınlar adına dövüşenlerden, yarınlar adına dövüşenlere bir selam.

Güneşin bir kez daha doğudan yükselmesinin şimdi tam zamanı. Kesin, abartısız, acilen ve kaçınılmaz olarak böyle bir şafağa, bir kez daha ihtiyacı var insanlığımızın. Ve bu da oluyor işte.

Bir kızılca başkaldırı, bir onurlu isyan sardı tüm İran topraklarını. Bir haftada alevler seksen kente ulaştı doldu o kentlerin tüm sokaklarına. Kadim Persia topraklarında insanın kalbi gene volkan. Bundandır şimdi sokaklarındaki lav seli.

İsyan giderek büyüdü:.. Ayetullahların, mollaların ve tüm o karşı-devrimci, antikomünist gerici yobaz çetelerin saldırılarına rağmen! Büyümekle de kalmadı çoğu yerde karşı-devrimci orduyu, polisi ve diğer çeteleri püskürterek, karakolları ve resmi binaları başkaldıranların ateşiyle küle çevirdi.

Devrim, karşı-devrimle olan hesabını ateşin diliyle yaparken, kadınlar en öne çıkıyor. Ellerinde 40 yıldır başlarına zorla bağlanan prangalar (başörtüsü!) o prangaların her biri şimdi bir isyan bayrağı...

Bu kadınlar bu isyana kesinkes bir damga vururken serhıldanın hesap soran, ilerleyen, cüretle savaşan kalbini ve aydınlık yanını oluşturuyorlar.

İnsanlık tarihi boyunca kadınlar zulme ve sömürüye karşı gerçekleşen her ayaklanmada, yazılı tarihte yer alandan kıyaslanamayacak derecede büyük oranlarla yer aldılar.

Bu olgu kendini Paris Komünü ve peşi sıra gelen devrimlerle iyice belli etti ve inkar edilemez hale gelebildi. Paris Komünü, 1917 Sovyet devrimleri ve bugüne varan tüm bu şanlı devrimler tarihinde kadınların sayısı adeta katlanarak arttı.

Kadınlar Vietnam’dan Nikaragua’ya, Küba’dan Kore’ye, Filistin’den Rojava’ya yani bugüne, hep devrimlerin kalbine, devrimlerin kalbinde ve devrimlerin kalbinden akıp durdular.

Bu akış şimdi en çok İran’da. Kadınlar bu devrimci isyanın en önemli, en savaşçı gücüne dönüştü. Kadınlar devrimle kendi özgürlüklerini yaratacaklarının bilincinde. Adeta “Devrim Olmadan Kadın Kurtulmaz” bilinciyle çarpışıyor, devrimi örüyor ve büyütüyorlar. Şüphesiz ki bu devrim güzel bir devrim olacak.

Bu isyan daha ilk gününden itibaren dünyanın her yanından destek aldı. Daha önce de benzer dayanışma örnekleri yaşanmıştı ama bu kadar yüksek düzeyde sempati ve desteğin örneği tarihte çok az olsa gerek.

Yalnız!!! Bir yanlış anlaşılma olmasın. Biz destek derken emekçilerin, halkların enternasyonal duygularla kardeşçe desteğinden bahsediyoruz. Yani Beyaz Saray’daki akbabalardan ve türevi leş yiyicilerinden bahsetmiyoruz. Biz faşistlerin faşistleri kınadığı iki yüzlülükten değil, emekçi halkların kardeşçe mücadele birliğinden bahsediyoruz.

Tabi soranlar oluyordur hala! İran’da bir devrim olur mu? Öncelikle, en net ifadesiyle söyleyelim. Bugün dünyanın herhangi bir yerinde bir devrim olabilir. Zaten süreklileşen bir isyan ve devrim durumu var. Son yıllarda meydana gelen halk isyanlarının hiçbiri duru gökte çakan bir şimşek değildi. Oluyorlar çünkü nesnel koşulları var. İran’da ise bu koşullar hayli hayli var. Gerisi buradaki halkların iradesine ve gücüne bağlıdır.

Evet İran’da bir devrim olur. Hatta oluyor. İran’da mollaların ve onların efendisi kapitalizmin tabutuna her an yeni bir çivi daha çakılıyor. Üstelik bunu, en çok da, mollaların yaşamı onlar için zindana çevirdiği bu cesur ve bu güzel kadınlar yapıyor.

Biz komşu diyarlarız, aynı coğrafyanın, adetlerin, dağların, kuşların ve insanların topraklarıyız. Buralarda her gün bir çok şey olur. Fakat çoğu kez kapımızı çalan ağıt ve yastır. Yüreklerimiz bir kez olsun doya doya içmemiştir mutlulukları, sevinçleri, çünkü bu diyarların devletleri matem müjdeleyen baykuş gibidir. Fakat ara ara güzel şeyler de olur. Güzel güzel vurulur kapımız, nazlı nazlı, dost dost, elvan elvan... Tıpkı şimdi İran’dan, ılgıt ılgıt gelen ve güz esen bu bahar yeli gibi.

Bu rüzgara, onu başlatanlara, büyütenlere ve kapımıza kadar getirecek olanlara selam...

Selam orada çarpışan her yüreğe ama öncelikle ve ille de Azerbaycan’ın, Kürdistan’ın, Belucistan’ın ve tüm Acem diyarlarının bütün o güzel ve destansı savaşçı kadınlarına...

Orada yanan ateş burada yanana döner. Ve kardeşlerimizin sesi bulur yankısını sesimizde. Rüzgarları rüzgarlarımızda eser de yayılır gider nice nice diyarlara.

Şimdi takvimler cihanda isyanı gösteriyor, İran’da ise devrimi...

Kenan Kızıl