Makale Dizini

 

Her ekonomik sistem, kendine uygun üstyapı yaratır. Kendi devamlılığının garantisi bu üstyapı unsurlarını ne kadar güçlü kıldığıyla ilgilidir. Kültür ve sanatta bir üst yapı unsuru olarak hangi ekonomik ilişkilere dayanıyorsa onun değerlerini estetize eder ve yüceltir.

Bugün kapitalizmin çürüme ve asalaklıkta ulaştığı düzey, kültür ve sanatı, bu çürüme ve asalaklığın aracı durumuna düşürmüştür. Kapitalizmin yükselen yeni değerlerinin sözcüsü olmuştur. Nasıl ki kapitalizmin insanlığa verecek bir şeyi kalmadıysa, burjuva sanatın da verecek bir şeyi kalmamıştır. Kültür ve sanat, yıkıcı, yokedici bir araca dönüşmüştür.

“Özgür yaratım”, “sanatın özgürlüğü”, “sanatın her şeyin üstünde olduğu” gibi söylemler, her şeyin metaya dönüştürüldüğü, alınıp satıldığı kapitalizm koşullarında safsatadan başka bir şey değildir. İnsan hem toplum içinde yaşayıp hem de ondan özgür olamaz. Burjuva yazarın, sanatçının özgürlüğü para kesesine, çürümeye, satılık olmaya bağımlılıktan başka bir şey değildir.

Kapitalist çöküşün, çürümenin, yozlaşmanın sanatı Postmodernizm, modernizm sonrası anlamında kullanılan bir kavram olup, kapitalizmin modernlik dönemini aşarak yeni bir döneme geçtiğini ifade etmek için kullanılır. Postmodernizm neo-liberal söylemin kültür-sanat alanındaki adıdır.

Postmodernizm, tarihsel ve toplumsal bir olgu olan kültür ve sanatı, kendi bağlarından kopararak ele alır. Her şeyi gelip-geçici, tarihsel bağı olmayan, toplumsal olmayan, toplumla bağı olmayan, geleceği olmayan şekilde ele alır.

Postmodern sanatçının ne kendine ait sahip çıkabileceği bir geçmişi vardır ne de yarın olarak bir hayali, düşü... O geçmişine baktığında gördüğü kar peşinde koşarken yaratılan kan ve vahşetten başka bir şey değildir. Yarına baktığında ise, geleceğin sınıfını, proletaryayı ve onun toplumunu görür. Yani devrimi, kendi yok oluşunu görür. Bundan dolayı da şimdiki zamanda kalır. Gelecek mistik, fantastik bir örtüyle örtülmüştür.

Sanat artık, dünyayı anlamaya ve onu değiştirmeye uğraşan bir yaratım olmaktan çıkmış, hoşça vakit geçirmeye yarayan bir nesneye dönüştürülmüştür. Büyük idealler sanatın konusu olmaktan çıkarılmıştır. İşlenmesi gereken malzemeyi dağıtan, yazara konu ısmarlayan büyük bir endüstri haline dönüşen sanat piyasası, sanatçıyı bu çarkın bir dişlisi haline getirmiştir. Sanatçı artık bir teknisyenden, bir kameramandan, bir doktordan farklı değildir. Sponsorluk adı altında tekellerin, bankaların denetimine giren sanat, gelişme dinamiklerinin tümünü yitirmiştir. Artık piyasanın ondan beklediklerini, pazarda çabuk tüketilmeye uygun olanı yaratmak zorundadır. Popüler olanın kazandığı bir dönemdir bu dönem.