Nasıl ki bir işletmede işçilerin payı ile patronun payı birbirlerine ters orantılı ise... işçinin aldığı payın oransal artışı, patronun payının oransal azalması anlamına geliyorsa... ulusal ölçekte de işçi ile patronun payları ve genel çıkarları ters orantılıdır.

Bu yüzden devlet, devlet adına hükümet, her zaman bu sınıflardan birinin çıkarına hizmet eder... bir sınıfın egemenlik aracıdır. Onun attığı adımlar bir tarafa yarıyorsa, diğerinin zararınadır. Birinden almadan ötekine veremez.

Bu ilişki en keskin haliyle kritik dönemeçlerde, kriz anlarında görünür hale gelir. Bakın bütün dünyada kapitalist devletler ve onların hükümetleri paket üstüne paketler açıkladılar. Bu paketlerin hemen tümü burjuvaları, büyük işletmeleri kurtarma maksadıyla çıkarıldı. Yükü ise tüm toplumun omuzlarına bindi. Tüm toplum dediğimiz, %99’u emekçilerden oluşan toplumdur. Haliyle yük, emekçilerin omuzlarındadır.

Salgının daha ilk dönemlerinde pek çok akademisyen imzasıyla ekonomi paketi önerileri yayımlanmıştı. Madde madde sıralamıştı iktisatçılar, artan oranlı vergiler vb talepleri de içeren paketi. Öyle ya, paket için kaynak gerek. Hükümet ne yaptı? Çalışma kampları, ücretsiz iznin yasalaştırılması (ki bu sayede işsizlik parası ödemekten de kurtuldu), kısa dönem çalışma ödemesi... bolca kredi vaadi. Tek kelimeyle işçiye cehennem ve yokluk, küçük ve orta ölçekli işletmelere yıkım, bir avuç patrona kıyak... “Ekonomi çarkları dönmeli” tabii! Patronların karları artmalı, sermaye ve servetleri büyümeli.

Eşyanın doğası böyle. Ya burjuvaların boğazına yapışacak hükümet, ya emekçilerin. “Kıdem tazminatı” fısıltıları yükselmeye başladı saray koridorlarında. Sigorta fonu yağmalandı çoktan. Şimdi sıra kıdem tazminatına geldi. Bir yanda emekliliği “bireyselleştirerek” safralardan kurtulmaya çalışan burjuva devlet, şimdi kıdem tazminatını ya doğrudan ya da “tamamlayıcı emeklilik hesabı” adı altında dönüştürerek ortadan kaldırmaya çalışıyor. Patronların ödeyeceği prim aşağı çekilirken, işçilere prim ödemesi yükleniyor. Böylece kapitalistler için maliyet düşüyor. İşte size kar artırmanın yollarından biri!

Ama sermaye sınıfı huzursuz. İşsizlik rakamlarına bakıyor, yüreği ağzına geliyor. %30’u aşmış işsizlik... çalışabilir nüfus içinde olup çalışmayanların sayısı, çalışanları geçmiş! Patron örgütleri anket üzerine anket yapıyor. Sonuçlar ürkütücü! Tünelin ucu görünmüyor. Ve bu şartlarda hükümet “kıdem tazminatı” gündemini ısıtmaya başlıyor. Artık bu cami duvarı hikayesi midir, çıkışsız bir uçurum önünde aklını yitirmek midir, bilinmez. Ama işçi sınıfı açısından gemilerin yakıldığı limana gelindiği aşikar.