Emek Cehennemi

Malum. Kriz var. İşsizlik çığ gibi artıyor. TÜİK’in “yalancı şahitliğine” ise kendi patronları dahil kimse inanmıyor. Hem istihdamın, hem işsizliğin aynı anda azalmasına, eğer nüfus eksi yönlü çok ciddi bir kayıp yaşamıyorsa, kimse inanmaz.

Geçen hafta yayımlanan “DİSK-AR İşsizlik ve İstihdam Görünümü Raporu” durumu çok çarpıcı bir şekilde resmediyor zaten. 9,6 milyon işsiz var. Salgın nedeniyle Ağustos ayında işsizlik ve iş kaybı toplamı 10,5 milyon! İşsizlik oranı %29,3 (TÜİK rakamları %13,2)! İş bulmaktan umudunu kesenlerin sayısı iki kattan fazla artış göstererek 1.3 milyon olmuş. Çalışabilir nüfusun yalnızca %43,9’u istihdam ediliyor. Rakamlar bu şekilde devam edip gidiyor.

Asıl vahim durum, kadın işçilerde. Salgın döneminde kadınlar, erkeklere göre daha fazla işini kaybetmiş. Ayrıca bir başka araştırma da “kadınların erkeklere oranla daha fazla evden çalışmayı kabul ettiği” sonucuna varıyordu. Kriz ve salgının, kadınların toplumsal yaşamdan giderek daha büyük oranda dışlanmasına, eve hapsolmasına yol açıyor. Daha doğrusu kapitalist sistem ve dinci faşizm, kriz ve salgın koşullarında kadınları eve hapsetmeyi hızlandırıyor. Çarpıcı bir gösterge olması açısından, yukarda istihdam oranının toplamda %43,9 olduğunu aktardık. Bu, kadın-erkek karışık ortalama rakamdır. Salt kadınlar ele alındığında, istihdam oranı sadece %27! Yanlış okumuyorsunuz, neredeyse dörtte bir! Zaten işgücüne katılım oranı da düşük ne yazık ki kadın nüfusun. İşgücünün yalnızca üçte birini kadınlar oluşturuyor, nüfusun yarısını oluşturmasına rağmen. Son bir yıl içinde (Ağustos itibariyle) kadın işgücü %7, kadın istihdamı ise %5,1 oranında azaldı.

Sonuçta salgın öncesinden başlayan kriz, salgınla birleşince, işçiler açısından tam bir cehennem yarattı. Ama bununla kalmadı. Kadın işçiler için bu cehennem katmerlendi. Toplumsal üretim alanında eve hapsedildi kadın işçiler. Ağır ev işleri üzerinden yoğun sömürüye tabi tutuldu.

Öte yandan işçi hareketi militan bir damardan mahrum bırakılmış oluyor böylece. Dinci faşist iktidarın “aileyi korumak” diye sabah akşam konuşup durmasının asıl sebebi budur. Kadının eve hapsedildiği, kapitalist toplumun hücresi/çekirdeği olarak aile üzerinden denetim ve kölelik altında tutulduğu bir sistemdir hayallerindeki. Bilinçli bir politikadır kadınların istihdam dışı bırakılması.

Genel olarak işsizlik önü alınamaz bir şekilde artıyor. Sefalet, yokluk, dayanılmaz yoksulluk... Tek kelimeyle yaşamdan kovulmadır bunun adı. Buna karşılık inanılmaz uzun iş haftaları, angarya haline gelen fazla mesailer, salgının kucağına atılan işçiler... İşçi sağlığı ve iş güvenliği tamamen ortadan kaldırılmış durumda. İş cinayetleri korkunç oranlarda. Ve tüm bu tabloya her açıdan trajik olan göçmen işçi emeği eklenmiş değil. Türkiye kapitalizmi tam bir emek cehennemi. Bu cehennem ortadan kaldırılmalıdır.