Tayyip Erdoğan'ın  geleceği haberi ile birlikte tüm gözler bir kez daha ODTÜ’ye çevrilmişti. Sözde ‘Teknopark’ açılışına gelecek olan RTE’nin oraya gelmesinde yatan amaç, elbette bu değildi, tersine dinci-faşist iktidarın istediği, devrimci gençlik hareketinin simgelerinden birisi olan ODTÜ’de güçlü devlet ve duruma hakim iktidar imajı çizmekti. Okul yönetimi ve rektörlük, faşizmin karakterine uygun biçimde, kendilerini atayana el pençe divan durarak, okulun akademik takvimi dahil, her şeyi buna göre düzenlemişti. Okula getirilen binlerce polisi saymıyoruz bile, ne de olsa ODTÜ her zaman gençlik eylemlerinin görkemli çatışmalarına sahne olmuş yerlerden biriydi.

Fakat biliyorduk ki, bu geliş ne ilktir ne de son olacaktır.

Daha önce de, 2012 yılının Aralık ayında RTE’nin  gelişine karşı, ODTÜ öğrencileri sokak eylemlikleri, gösteriler ve protestolar gerçekleştirmiş, okulun devrimci geleneğini ve militan yönünü bir kez daha göstermişti. Geçtiğimiz gün de okulda gerçekleşenler, bunun kanıtı niteliğindedir. ODTÜ’nün devrimci, sosyalist gençlik örgütleri, ilerici kulüp ve toplulukları, dinci-faşizmin bu yönelimine karşı bir eylem gerçekleştirmiş ve ardından darp edilerek gözaltına alınmıştı.

Buradaki eylemle, 2012 yılında gerçekleşen eylemler arasında nitelik ve nicelik olarak farklılıklar bulunuyor. Bunlardan biri eylemin kitle gücünün görece daha az olması, fakat eylem biçiminin her şey göze alınarak, düşmana inat gerçekleştirilmesidir. Burada görülen, öğrenci gençliğin ileri unsurlarının, gençliğin örgütsüz kesimlerine cesaret verecek bu eylemi gerçekleştirmesi, şiarların devrim ve sosyalizm olması, politik olarak daha ilerde olmasıdır. Ayrıca, öğrenci gençlik içinde sadece “krizin faturasını ödemeyeceğiz” diyerek,“gençliğin akademik, barınma, geçinememe” gibi sorunlarını siyasal mücadeleden, iktidarın ele geçirilmesi mücadelesinden koparan çevrelerin, ses getirmeyen, cılız kalan siyasal taleplerine karşın ODTÜ’de gerçekleştirilen bu eylemin kendisi küçük olsa bile, etkisi çok geniş ve büyük olmuştur.

Ortalama solun, faturacı 47’lerin söylediklerini birebir tekrarlayan bir dizi gençlik örgütü, öğrenci gençlik hareketine yeni bir yol açmayı bırakın, var olan siyasal faaliyetleri de politik hatlarından kaynaklı pespayeleştirmiş, içini boşaltmıştır. Ekonomik ve siyasal krizi derinden hisseden Türkiye ve Kuzey Kürdistan gençliği, ekonomik olarak büyük bir yıkım yaşıyor. 8 milyon üniversite öğrencisinin bulunduğu coğrafyamızda, sadece 150.000 öğrencinin devlet burslarından yararlanabildiği komik bir rakam varken, ulaşıma, yurtlara, kitap fiyatlarına zam üstüne zam yapıldığı bir ortamda, kapitalist sistemi yıkmak yerine,"krizin faturasını ödemeyelim" şeklinde bir politik hattı savunmak gençliğe hiçbir kazanım sağlamayacaktır.

Bu zamlara karşı öğrenci gençliğin geniş kesimleri öfke içinde ve bu öfke Antakya’da Mustafa Kemal Üniversitesi’nde olduğu gibi sokaklara taşabiliyor, bu yoğun baskı ortamında bile gençlik çatışmayı, düzenin kurumlarıyla karşı karşıya gelmeyi göze alabiliyor.

Bu durumda devrimci gençliğin tartışması gereken, her geçen gün mayalanan öğrenci gençlik hareketinin bayrağına, devrimci iktidar ve sosyalizm taleplerinin nasıl yazılacağıdır.

Üniversite ve lise gençliğinin kendi özel sorunlarına çözümler bulmalıyız, gençliğin akademik, demokratik taleplerine ses vermeliyiz; ama bununla sınırlı kalmak, yetinmek yürütülen devrimci faaliyetin, politik olarak gerilemesine, sadece gündelik sorunlarla uğraşmaya ve onların içinde kaybolmaya neden olacaktır. Fakat gençliğin geçinememenin yanı sıra, siyasal olarak özgür olamama, bilimsel ve politeknik eğitimden yoksun olma, eğitimin dindar ve kindar olarak düzenlenmesi gibi sorunları da var ve bu sorunlar tek soluklu bir mücadele ile çözülemeyecek sorunlardır.

Bu sorunlara karşı yürütülecek mücadelede, ekonomik, akademik çözüm taleplerinin devrimci iktidar mücadelesi ile birleştirilmesi gerekiyor. Gençlik mücadelesinin geçmiş dönemler gibi ele almamamız gerektiğini daha önce belirtmiştik, yeni yöntemler, yeni araçlar ve dişe diş yürütülecek siyasal faaliyet ön açıcı olacaktır. ‘Güç olmak isteyen, yolu açmalıdır’ şiarı bugün daha çok öne çıkarılmalı, gençliğin özgürlük mücadelesinin yükselmesini sağlamak için daha fazla çabalamalıyız. Gençliğin itirazı ve sesi bugün yükselmeye devam ederken, üniversite ve lise gençliği içinde daha canlı, gözüpek eylemler, harekete geçebilecek örgütsüz öğrenci gençlik kesimlerini devrimci saflara daha yakınlaştıracaktır.

Umut Güneş