Balıkesir Küçükkuyu'da Demokrasi Platformu ve Körfez Kadın Dayanışması 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde, savaşlara, çatışmalara, kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete karşı oturma eylemi yaptı. Eylemde "Çocuğun gördüğü düştür Barış Ananın gördüğü düştür Barış Toplanıp ağaçlar altında birlikte söylenen sevda türküleridir Barış" denildi.

BALIKESİR - 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde Küçükkuyu'da Demokrasi Platformu ve Körfez Kadın Dayanışması, iktidarların kar için sürdürdükleri savaş ve çatışmaları, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddeti oturma eylemi yaparak protesto etti.

Akşam saatlerinde, Küçükkuyu Demokrasi Platformu  ve Bağımsız Körfez Kadın Dayanışması bileşenleri Mübadele Anıtı önünde toplandı.

Eylemde kadın özgürlüğü, kadın emeği ve kadın cinayetlerine ve barışa ilişkin  pankartlar ve dövizler yer aldı. Eylemde yere siyah bir kumaş ve çevresine kadın ayaklabıları yerleştirilerek kadın cinayetlerine dikkat çekildi. Kadınlar eylem boyunca sık sık "Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz" sloganıyla kadınlara yönelik şiddeti protesto etti. Eylemde Bağımsız Körfez Kadın Dayanışması ve Küçükkuyu Demokrasi Platformu adına iki açıklama okundu.

"Emine'nin Akan Kanıyla Boğulduk"

Körfez Kadın Dayanışması adına yapılan açıklamada "Bir kadının, Emine Bulut'un,Kırıkkale'den yükselen 'Ölmek İstemiyorum' çığlığıydı hepimizin kanını donduran. 'Anne lütfen ölme' diyen 10 yaşındaki kızının gözleri önünde, boşandığı kocası tarafından boğazı kesilerek öldürülen Emine'nin akan kanı ile boğulduk hepimiz.

Bu coğrafyada; sessizce, seyircisi bol, tanıklık etmekten korkan insanların gözleri önünde bir kadının ölümüne tanıklık ettik" denilerek, kadın, cinayetleri karşısındaki sessizliğe dikkat çekildi.

 

"Kadınları Katleden 'Paşa Katiller', 'Kader Mahkumları' Aramızda"

Öldürmeden önce eski eşine çektiği mesajda 'Gider paşa gibi yatarım' diyen eski kocanı  aslında kadın cinayetlerinde katillerin ruh hallerini de ortaya koyduğu, yapanın yanına kar kaldığı bu adaletsiz ortamda, hapishanelerde kader mahkumu sıfatıyla volta atan bu 'paşa katiller'in, toplumda karşılık buldukları ifade edildi.

 

"Medya Kadın Cinayetlerini Meşrulaştırıyor!"

Medyanın kadın cinayetlerinin bir çoğunu habere değer görmezken şiddet içeren kimi kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti magazinleştirdiği ifade edilen açıklamada medyanın aslında kadınlara" "Boyun eğeceksin, buna mecbursun, yoksa ölürsün'' denildiğinde dikkat çekilerek kadına şiddetin meşrulaştırılmasına tepki gösterildi.

"Kadın Yönelik Şiddete Karşı Yapılması Gerekene Odaklanmalıyız"

Kadın cinayetlerine karşı diş ile tırnak ile mücadeleyi sürdüren kadınların, kaç kadının öldüğünü ve anneleri gözlerinin önünde öldürülen çocukların yaşadığı travmayı ve hayatına nasıl yansıyacağını sorgulamanın yanı sıra bundan sonraki sürece odaklanmaları gerektiği ifade edilen açıklamada kadınların eşitliğine, kazanımlarının ellerinden alınmasına, İstanbul Sözleşmesi'in uygulanmayışına, ceza davalarında 'iyi hal indirimi' uygulanmasına boşanmayı engelleme girişimlerine ve iktidarın kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran diline ve politikalarına karşı harekete geçmek gerektiği vurgulandı.

 

"Devlet Kadın Cinayetlerinden Sorumludur"

Devletin ve yasa koyucuların kadın cinayetleri ile ilgili, kadınlar daha fazla ölmeden,etkin önlemler alması gerektiği ifade edilen açıklamada "Her gün üç kadının öldürülmesinde bu zihinsel dönüşümü sağlamayan ve bu konuda gerçek iradeyi kullanmayan hükümet sorumludur" denildi.

"Haklarımızı Savunmakta Israrcı Olmalıyız"

6284 Sayılı Kadın Koruma Kanunundaki kadına tanınan hakların, hukukçular, demokratik kitle örgütleri ve platformlarca kadınlara anlatılması ve bilinçlendirilmesinin önemine değinilerek, "Biz kadınlar İstanbul sözleşmesi kaldırılsın diyen güruhlara karşı, kadına yönelik şiddete bağlayıcılığı olan Türkiye'nin de ilk imzacı olduğu bu sözleşmenin uygulanması konusunda ısrarcı olmalıyız" denildi.

 

"Emperyalist Güçler Kar İçin Kan Dökmeye Devam Ediyor"

Küçükkuyu Demokrasi Platformu adına yapılan açıklamaya ise "Üzerinden 80 yıl geçmesine rağmen emperyalist güçler aynı amaçlar ve sermayenin sınırsız ve koşulsuz dolaşımı için kan dökmeye, işgale ve büyük bedeller ödenerek elde edilmiş temel hak ve özgürlükleri ayaklar altına almaya devam ediyorlar. Birinci ve İkinci Dünya Savaşından daha fazla insan son 80 yılda yaşanan savaşlarda, çatışmalarda yaşamını yitirdi, milyonlarcası sakat kaldı. Her iki dünya savaşı sırasında yaşanan zorunlu göç, yer değiştirme ve sürgünden daha fazla insan bugün yurtlarını terk etmek zorunda kalarak çeşitli ülkelerde mülteci olarak yaşamaya çalışıyor. Mülteciliğe yol açan politikaları hayata geçirenler mültecilik, göçmenlik karşıtlığı üzerinden milliyetçiliği, ırkçılığı çoğaltıyor, oya dönüştürüyorlar. Kârlarını arttırarak kasalarını dolduruyor ve yeni çatışmaların fitilini ateşliyorlar. Halklar arasındaki milliyet, din, dil, etnik kimlik farklılıklarını düşmanlaştırma politikalarına, savaşlara gerekçe haline getiriyorlar" denilerek başlandı.

"İnkar ve Çözümsüzlükte Israr Ediliyor"

Yitip giden hayatların, doğa tahribatının dünyanın geleceğini tehdit eder düzeye ulaşmasının, açlığa, susuzluğa, sefalete sürüklenen milyonların, göç yollarında yitip giden yüz binlerin, her geçen gün derinleşen gelir adaletsizliğinin emperyalistlerin umurlarında olmadığı belirtilerek "Eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye dair temel kazanımların her gün biraz daha yok edildiği, bölgenin kadim sorunları Kürt ve Filistin sorunları konusunda da emperyalistler ve iktidarların rant ve paylaşım çerçevesinde oyalama, inkar ve çözümsüzlük politikalarında ısrar ediyorlar" denildi.

 

"Emeğimize, Doğamıza, Geleceğimize Sahip Çıkmamızdan Korkuyorlar"

"Halkın seçme seçilme hakkını elinden alıyor, seçim sonuçlarını tanımıyor, halkın seçtiklerini görevden alarak yerlerine partili memur durumuna gelmiş Valileri atıyorlar" denilen açıklamada  buna karşı tepkilerin  ise devlet zoruyla ve aygıtlarıyla engellendiğini dikkat çekilerek "Ekmeğimize, geleceğimize, aşkımıza, dağlarımızın, ormanımıza, suyumuza, tarihi değerlerimize göz dikenler, bir arada yaşama irademizi de iktidarları için en büyük tehdit olarak görüyorlar" denildi.

"Faşist İktidarların Gözü Para  Ve Güçten Başka  Şey Görmüyor"

Açıklamada faşist iktidarların birçok bölgede binlerce sivilin yaşamına mal olan askeri operasyonlara ‘Barış Harekâtı’ adını verdiklerine dikkat çekilerek "Onların gözleri ve vicdanları para ve iktidar gücü dışında bir şey görmüyor!" denildi.

Emperyalistlerin müdahalelerinin Venezüella başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerine kadar uzandığı ve ambargolar uygulandığına, yeni krizleri aşmak için yeni savaşlar, çatışmalar yarattıkları belirtildi.

 

"Barış Politik Bir Mücadele Gerektirir"

Ortadoğu coğrafyası ve ülkemiz olmak üzere tüm dünyada barış, özgürlük ve demokrasi için mücadelenin insan olmanın erdemlerinden biri olduğu ifade edilen açıklamada "Örgütlü ve kararlı bir mücadele ile barışı bu topraklarda kökleşmiş bir ağaç haline getireceğimize söz veriyoruz" denildi.

Basın açıklaması "Tüm halkların eşit, özgür, insanca ve kardeşçe yaşayacağı bir dünyayı kendi ellerimizle kurmanın yolunu açmak için emek ve demokrasiden yana olan herkesle meydanlarında yan yanayız. 1 Eylül Dünya Barış Günümüz kutlu olsun. Çocuğun gördüğü düştür Barış... /Ananın gördüğü düştür Barış.. / Toplanıp ağaçlar altında söylenen sevda türküleridir Barış..." denilerek sonlandırıldı.