Seçim coşkusunu gören oldu mu? Şimdi bu soru, bir mutsuz geyiği olan “Nerede o eski bayramlar” kafasıyla soruluyor, nerede o eski seçimler, diye. Nerede bilemiyoruz ama, sorunun cevabı sayılır mı sayılmaz mı diye düşünmeden gördüğümüzü söyleyeceğiz; seçim emekçilerin o kadar umurunda değil ki, bunu tarifine bile gerek yok.

Kimse rahatsız olmasın, ama söylemiştik. Şunun şurasında sadece 15 gün kalan belediye seçimleri reformistler dışında kimsede zerre heyecan yaratmıyor. Mücadele Birliği okuru, bizim “neden” diye sormalarımıza alışkındır. Fakat bu kez bunu yapmak gereksiz. Çünkü daha güzeli var, neden bir heyecan olsun ki! Evet soru değil ünlem işareti. Daha yeni dallara martiniçkalar asılmış, bolca palavradan umutlar saçılmış, önüne gelene baharların müjdesi verilmiş, olmazlar olurlar, ekşisi, tuzlusu, şekerlisi aynı tasa konmuş ve adına; Halil İbrahim sofrası denmiş, ama olmamış, umut satılmış bolca, alıcısı çıkmamış. Hani umudun alıcısı hep olur, ama hem satıcılarına güvenilmemiş hem de yanlış göle maya çalınmış, sonra da ya tutarsa denmiştir.

Politika metinlerinin yerine gerçeklikle bağı olmayan absürt fıkralar yazılmış, sonra buradan şanlı zaferler beklenmiştir. Şimdi, sokaklarda demli bir gürültü babında envai türlü şarkılar çalınırken, gereksiz bir sözcük israfıyla yurttaşın kulaklarına kıyılıyor. Tamamıyla patalojik bir vakaya dönüşen burjuva siyaset ve ona ucuzundan bir çift taraflı bantla kendini yapıştırmış sol reformizm. Tonla laf ve söylenen hiçbir şey. Açıkçası, seçimler şu an bizim de çok umurumuz da değil, ama yine de söyleyelim, gevezelikle ajitasyon propaganda aynı şey değildir.

Kim kazanacak sorusunu bile sormak, bu koşullarda zuldür. Zira akıldan yana aşırı fakir olmayan herkes biliyor ki, kaybedecek olan emekçilerdir. Yani esas seçmen kitlesi. Emekçiler, seçimi değil onun bir gün sonrasını düşünüyorlar. Artacak olan gıda fiyatları, kiralar ve her şey. Bu, bir gün sonrası seçimlerden daha önemli.

Burjuva siyaset ve peşine takılan kimi sol çevrelerle demokrasi fantezileri kurarken, emekçiler tüketen çalışma koşulları ve yoksulluk içinde inim inim inliyor. Sistemin tıkandığını, çalışmadığını biliyorlar. Hatta çalışmayacağını da biliyorlar. Bu nedenle tüm bu seçim tantanası onlarda bir coşku yaratmıyor. Ne dış güçler, adlı küf lapası ne dallar dolusu, martiniçkalar. Oyun bitti; kış geldi, sokaklarda üç beş akgezen hortlak dışında bir şey yok.

Hemen sorulacaktır; iyi de, seçime katılım oranları çok yüksek. Evet bu topraklardaki seçimlerin ne derecede şeffaf yapıldığını hiç hesaba katmadan, kısa bir değinmeyle cevaplayacağız. Her ne kadar konumuzla bağı olsa da, bu seçimlerden çok daha fazla, bu topraklardaki devrim ve karşı devrim arasındaki saflaşmayla alakalıdır. Bu saflaşma seçimlerle dağıtılamaz. Dağıtılamıyor da, tersine bu saflaşma, seçimleri anlamsızlaştırıyor. Çünkü taraflar, doğru ve yanlışı umursamadan hangi tarafta olduklarını ispatlamaya gidiyorlar. Bu onlar için bir seçme değil, aidiyetlerini gösterme yoludur. Taraflar seçim yapmaz onlar zaten taraftır ve seçimini önceden yapmıştır.

Konumuza dönersek; Oyun bitti. Bu sıkıcı orta oyunu nicedir boş koltuklara oynanıyor. Heyecansız, coşkusuz ve anlamsızca. Yeter artık, yeni bir sahne kurulmalı ve yeni oyuncular rollerini oynamalı. Aksi halde bu berbat bile olamayan oyun devam edecek. Bu saçmalığa katlanmak zorunda değiliz.

Palavraları boş verelim. Bomboş hayallerle kendilerini kandıranlar da biliyor ki, bu emekçiler için telafisi gün geçtikçe zorlaşan bir enerji ve zaman israfından başka bir şey değildir. Bu hayalin sonu yine hayal kırıklığıdır. Bu aptal oyunun bir tekrarıdır. Edi bese. Bu iflah olmaz, hayalciler de biliyor ki, bu topraklarda, mevcut burjuva sistem içerisinde yeni bir yol açmanın imkanı yoktur ve hiç olmadı. Olan tek şey iflah olmaz bir şekilde bunları deneyen oportünist şürekânın hep var olmasıydı. Gerçek devrimcileri hep küçümseyen, onlara hayalperest diyen bu umutsuzlar da biliyor ki, esasen boş hayalleri hep kendileri kurdu. Kurmaya da devam ediyorlar. Şu an Kadıköy’ün köylü adayıyla; nereye fasulye ekecek diye dalga geçen, bu arkadaşlara söyleyeceğimiz şey; kendilerinin de bu arkadaş kadar komik olduğudur.

Bu saçma esprileri bir kenara bırakarak soruyoruz. Evet, epey bir belediye alacaksınız. Sonra, düzenin nasırına en ufak biçimde basmaya kalkan olursa onun yerine anında kayyum atanacak. Yanlış anlaşılmasın, bu bir soru değil. Bu kaçınılmaz. Çünkü burjuva egemenlik bir bütündür. Bu bütün içinde ayrıksın ota izin verilmez. Ya uyum sağlarsın, ya da kenara çekerler. Yani, kazansanız bile kaybedeceğiniz bir şey için mücadele ediyorsunuz. Olacak olan sadece bu. Ne Moda yamacında nohut tarlası, ne de Amed’de demokratik belediyecilik.

Kimsenin umurunda olmayan bu seçimler ekseninde gelişen gürültü kirliliği ve bütün bu saçma ve kötü espriler 31 Mart gecesi son bulacak. Ertesi güne kalansa, bir adet Bir Nisan şakası olacaktır. Şu dandik seçim şarkılarının yerini ise başka bir şarkı alacak ve bir tatlı hüzün almaya gidecekler, Kalamış’tan!  /  16 Mart 2024

Kenan Kızıl