< Sanat Akımları - Sayfa 3

Makale Dizini

Sanat Akımları

Sanat, yaşanabilir bir dünya kurmanın, özgürlüğe, eşitliğe, kavgaya ve insana dair bütün değerlere ulaşmada ihtiyaç duyulan üstün bir savaşım aracıdır. Yeni insanın yaratıcı, değiştirici-dönüştürücü eyleminin vazgeçilmez ana unsuru ve ürünüdür.

Sanatın tarihsel yürüyüşüne bir göz attığımızda, çeşitli sanat akımlarının olduğunu görürüz. Toplumcu-gerçekçi sanat anlayışına gelinceye kadar, sanat hangi duraklardan geçmiştir?

Realizm, yani gerçekçilik, sanatçının hayata, doğaya ve toplumsal gerçekliğe yönelik yaklaşımıdır. Realist yazarlar, halkın sömürüden ve baskıdan kurtulmasına duyulan özlemi dile getirmişlerdir. Gerçekçiliğin kısa tarihine bakacak olursak, üç farklı dönemden geçtiğini görürüz. Bunlar gerçekçilik, eleştirel gerçekçilik, toplumcu gerçekçilik... Hayata, doğaya ve toplumsal yaşama gerçekçi bir pencereden bakan eserler ve sanatçılar, ilk dönemde içinde bulundukları koşulları yansıtmışlardır. Sınıfsal çelişkilerin keskinleşmesiyle sanat, kendini eleştirel bir konuma taşımış ve içinde bulunduğu çağın kötülüklerine eleştirel bakabilmiştir. Ne zaman ki sınıfsız bir topluma geçiş olanaklı olmuş ve sosyalizm bir sistem olarak var olmuş, işte o zaman toplumcu gerçekçi sanat anlayışı gelişmiştir.

Sosyalist gerçekçilik, Sovyetler Birliğinde Gorki ile birlikte Sovyetler Birliği Komünist Partisi önderlerinin yön gösterici ideolojik destekleri sayesinde gelişti ve yayıldı. Bu sayede, diyalektik ve tarihsel materyalizm en tutarlı biçimde sanat alanına uygulanarak gelişmesinin en yüksek noktasına erişen realizm, sanat ve edebiyatta, doğanın ve toplumun devrimci dönüşümü süreci içinde en önemli silahlardan biri haline geldi.

Sürrealizm, yani gerçeküstücülük, 1920-1930 yılları arasında Fransa’da oluşan burjuva sanat ve edebiyat akımı. Uzun geleneklerin, alışkanlıkların denetiminden uzak, bilinçaltı gerçeklerini yansıtan, yani bilinen gerçeklikle bağını kesip kendince bir gerçek yaratmak ereğini güden-yazan sanat akımıdır.

Fütürizm, yani gelecekçilik, 20 yy. başlarında daha çok İtalya ve Rusya’da, geçmişçiliğin reddi ve çağdaş dünyanın anahtar kavramlarının (dinamizm, makineleşme, hız vb.) benimsenmesine dayanan edebiyat ve sanat akımı. Fütürizm, 1909 yılında İtalyan Ozanı Marinetti’nin yayınladığı bildiriyle, yeni yaşamı övmek, geleneksel yazın kurallarını yıkmak amacını güden bir akımdır. Toplumun ve daha önceki akımların bunalımlarından doğan Rus fütürizmi İtalyan fütürizminden farklıdır. Anarşist bir başkaldırı anlayışı içinde ahlak kurallarıyla kültür mirasını reddeden fütüristler, gerçeği yeniden kurmak amacıyla, sözlüğü, söz dizimi ve ölçüyü yıktılar. Kültür tekeli olma amaçlarından dolayı Lenin bu harekete ihtiyatla yaklaşmıştır. Ama Rus fütüristleri proletaryanın hizmetine girmiştir. Fütürizmin güzel örneklerini veren şairimiz Mayakovski’dir. Nazım’da bu akımdan etkilenerek özgür nazım tekniği kullanmış, teknoloji hayranlığı, hızın güzelliği, çalışan kadının yüceltilmesi şiirlerinde yer almıştır.

Kübizm, 1908-1909’da ortaya çıkan Picasso’nun kurucusu olduğu bir sanat akımıdır. Nesneleri geometrik bir şekilde gösteren kübizm, resim ve resmin gerçekle ilişkisi konularında yeni bir anlayış getirerek, XX. yüzyılın ilk estetiksel devrimini gerçekleştirdi. Hemen hemen bütün soyut sanatlar kübizmden türemiştir.

Empresyonizm, yani izlenimcilik, doğayı gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil, ondan edinilen izlenim ölçüsüne göre anlatan; doğrudan doğruya gerçeği, nesneyi değil de onun sanatçıda uyandırdığı duyumları vermeyi yeğleyen sanat akımıdır. Anlık izlenimin, bir anlık ruh halinin sanatıdır. Esas olarak 19. yüzyılın sonunda Fransa’da ortaya çıkan, açık hava resim ekolü, temel olarak renklerin tesirine ve ışığın etkisine dayanır. O zaman ki akademilerin katı sanat eğitimlerine savaş açan, bu yanıyla resim sanatını yeni teknikler konusunda zenginleştiren, daha sonra ana kaynağını pozitivizmden alan, yüksek derecede sübjektif bir sanat anlayışında ifadesini bulan empresyonizm, sonunda, içeriğe değinmeden çok hızlı akıp giden bir anı yakalamak isteyen, içerik olarak zayıf biçim denemeleriyle yozlaştı.

Dadaizm, kübist, fütürist ve empresyonist eğilimlerin sentezi olarak, I. Dünya Savaşının etkileri altında, bir edebiyat ve sanat devrimi gerçekleştirme amacıyla, 1916’da Zürih’te oluşan uluslararası bir sanat ve edebiyat akımıdır. Savaşa ve toplumsal düzensizliğe karşı başkaldırmadan doğan bir sanat akımıdır. Dadaizm dil ve estetik kurallarını tanımaz, sözcüklerin sözcük anlamlarına değer vermez, anlatımda boş ve alabildiğine çağrışımlara dayanan bir yol izler. Temelde yıkıcı olan bir akımdır.

Formalizm, yani biçimcilik, özü, içeriği yeterince önemsemeden, salt biçim üzerinde duran, biçime ağırlık veren, geleneksel kalıplara aşırı bağlı olan akımdır. Formalizm, biçimi içerikten ayırdığı için gerçekliğe tamamen yabancı olan, sanat ve edebiyattaki idealist, gerici, halk düşmanıdır. Formalizmin içerikten bağımsız biçim bulmaya çalışması (soyut sanat), objektif gerçekliğe değil fantezi ürünlerini canlandırması ve böylece tüm olarak sanatın mahvedilmesine yol açması özellikle plastik sanatlarda görülebilir. Formalizm emperyalizmin bir silahıdır.

Konstrüktivizm yani kuramcılık, resim ve yontuda, yapıtı geometrik öğeleriyle kurmayı temel alan anlayıştır. Başlangıçta özellikle Bauhaus okulunda gelişen, resim ve plastik sanatlarda nesnel bağıntıları reddederek salt kuramcılığı hedefleyen formalist bir sanat akımıdır. Bu akım emperyalist ülkelerin mimarisinde gittikçe artan bir şekilde halka yabancı yaratıcılıktan yoksun kötümserliğin ifadesi haline gelmektedir. Örnek; ABD’nin büyük şehirlerinde gelişen monoton gökdelen mimarisidir. Güzel sanatlarda 1920’de bu adla anılmaya başlanan ve Avrupa sanatında çeşitli uzantıları olan Rus sanat hareketi. Güzel sanatlarda Konstrüktivist bir uygulamanın ortaya konmasında Tatlin’in ‘karşıt kabartmalar’ının (1914) büyük etkisi oldu. Ressam, toplumsal görevi dünyanın değiştirilmesine katkıda bulunmak olan bir yapımcı-mühendis haline geldi.

Ekspresyonizm yani dışavurumculuk, olayların, varlıkların gerçekte olduğu gibi değil de sanatçının iç dünyasına göre anlatılması anlayışına dayanan sanat akımıdır. Dışavurumculuk kavramı 20 yy. başında izlenimciliğin karşı sloganı olarak kullanıldı. Gerçeklik tamamen reddedildi. Emperyalist ideoloji içinde gelişen, yer yer dini eğilimler taşıyan, sanatta aldatıcı, dalga geçici bir akımdır.

 

*ASM, 2004-2005 dönemini değerlendiren ve 2005-2006 faaliyet yılını planlayan 19-22 Ağustos tarihlerinde toplanan 2. Konferansımızda Taksim, Antep, İzmir, ASM, İkitelli, Gazi, Sarıgazi Ekin Sanat Merkezleri ve Hatay Girişimi tarafından sunulan tebliğlerden oluşturulan metindir.

ÖNSÖZ, 2. Sayı, Güz ‘05