Dinci faşist iktidar artık dengesini tamamen yitirdi. Attığı her adımda daha kötü sonuçlarla karşılaşıyor, debelendikçe daha çok batıyor.
Dengesini o kadar yitirdi ki, etkisizliği bizzat pratikte kanıtlanmış yol ve yöntemleri, araçları kullanarak farklı sonuçlar alabileceğini, kendini kurtarabileceğini sanıyor! Artık yolun sonuna geldi. İyice köşeye sıkıştı. Hırçınlaşması da, her tür düşünsel sağlık belirtisini yitirmesi de bundan.
Adalet Bakanı Tunç, şu an gündemde olan yeni yargı paketinde (10. Yargı Paketi) yeni bir düzenleme olduğunu, buna göre “kamu düzenini bozma tehlikesi oluşmasının tutuklama nedeni sayılacağını" ilan etti. Hem de "Türkiye'nin demokratikleşmesi" konusunda DEM Parti heyeti ile görüşme yaptığı bir dönemde!!
Sanki akla gelebilecek her tür gerekçeyle insanlar zindanlara atılmıyormuş gibi! Sosyal medya paylaşımı, hiçbir yatarı olmadığı halde "gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet", "polise mukavemet", "kamu görevlisine hakaret", "cumhurbaşkanına hakaret"... sayılamayacak kadar bomboş gerekçe ile binlerce ve binlerce insan zindana atılmış durumda. Bunlara türlü çeşit "terör örgütü üyeliği" vb. ekleyebilirsiniz. Listeyi uzatmaya gerek yok. Sonuçta devlet ve iktidar, kendisine yönelik en küçük bir tepkiyi bile baskıyla, zorla, işkenceyle, yargı ve zindanla engellemeye çalışıyor. Bunun için de elinde halihazırda kullandığı çok uzun bir "hukuk sopası" var. Peki ya sonuç?
Sonucun ne olduğu açık. Gezi'de neredeyse eylemcilere selam verenlerin bile yargılanması, korku salmak adına müebbet hapis cezalarının verilmesi 19 Mart'ı engelleyebildi mi? Dinci faşizmin uyguladığı baskı ve işkence politikası, yargı-hukuk sopası kimi yıldırabildi? Zindanlarda yatacak yer bile kalmamış durumda. "Ev hapsi" ve "adli kontrol" türünden baskı ve ceza unsurlarını da ekleyin... Yüzbinlerce insan yargı-hukuk-zindan cenderesinde zaten. Ama kimse korkup sinmiyor, geri adım atmıyor. Tam tersine, öfke daha çok bileniyor, cesaret adeta bir elektrik akımı halinde tüm topluma yayılıyor.
Adalet Bakanı'nın açıkladığı yeni ceza tehdidi, bugüne kadar kullandıkları yargı sopasının etkisiz kaldığının itirafı. Mevcut baskıcı yasaları olabilecek en sert haliyle uygulamaktan çekinmemelerine rağmen gençleri, kadınları, işçi ve emekçileri sindiremediklerinin alenen kabul edilmesi. Ve bu adım, çaresizliğin, çıkışsızlığın, başarısızlığın itirafı. Bugüne kadar işe yaramayan baskı ve zoru kesintisiz sürdürmekten başka bir yolları kalmadıklarının ilanı.
Hiç kışku yok, bu adım da bir işe yaramayacak. İnsanlar tutuklanmaktan korkacak olsa, zaten mevcut ceberrut yargı uygulamalarından ötürü geri adım atar, sinerlerdi. Ek bir yasaya gerek bile yok bunun için. Bu basit ve açık gerçeğe rağmen dinci faşizm, dengesini yitirmiş bir şekilde baskı ve zorun dozunu artırarak kurtulabileceği düşünüyor.
Ama hemen altını kalın çizgilerle çizelim. Bu, bir kişinin hezeyanları, hırsı, kendini bilmezliği yüzünden böyle olmuyor. Tersten, mevcut iktisadi ve siyasi sistem çökmekte olduğu için onun temsilcileri tüm dengelerini yitiriyorlar. İktidar, bu çöküşün altında kalma korkusuyla canhıraş sağa sola saldırıyor.
Bu köşede uzun süredir işaret ediyoruz. Gözlerimizin önünde olup biten, bir bütün olarak düzenin, iktisadi ve siyasi sistemin çöküşüdür. 1 Mayıs, bu çöküşü daha da belirgin hale getirecektir. Hiçbir güç onu bu hazin sondan kurtaramaz.