Çorlu'da 25 kişinin can verdiği tren kazası davasında karar çıktı. Dönemin TCDD Bölge Müdürü Nihat Aslan'a 15 yıl, Levent Meriçli'ye taksirle ölüme sebebiyetten 9 yıl 2 ay, Mümin Karasu'ya 17 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
1 Mayıs yaklaşırken sendikaların 1 Mayıs çalışmaları ve çağrıları da yoğun bir biçimde devam ediyor.
Özel Evrim Okulları'nda öğretmenlik yaparken sendikal nedenle işten çıkarılan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Başkanı Eren Edebali'nin açtığı işe iade davası İstanbul 11. İş Mahkemesi'nde bugün görüldü. Şahitlerin tümünün dinlenmesi...
“İnsanlık onuru için Ermeni Soykırımı ile yüzleşelim, faşizmle hesaplaşalım” diyen HBDH Yürütme Komitesi, 24 Nisan 1915 yılının Ermeni halkımıza karşı soykırımının başlangıç tarihi olduğunu söyledi. HBDH’ın açıklaması şöyle:
İHD İstanbul Şubesi, "Ermeni soykırımı tanı, af dile, tazmin et" diyerek Ermeni soykırımının 109. yılında bir basın toplantısı düzenledi.
Çıraklık okulları diye bildiğimiz ama çocuk işçiliğinin yasallaştırılmasından başka bir şey olmayan Mesleki Eğitim Merkezi / MESEM adlı proje 2022 yılında MEB tarafından başlatıldı.
HBDH Yürütme Komitesi, 24 Nisan günü bir açıklama yayınlayarak Kürdistan’a ve Kürt halkına yönelik saldırıları protesto etti.
Davul zurna çalarak ilan ettiler işgal saldırısının gelişini. Bilinen, görülen bir olguydu bu. Hakan Fidan, İbrahim Kalın mekik dokuyup durdular bölgede. Daha seçimlerden önce cümle cihana duyurdular.
Kocaeli İşçi Sağlığı ve İşçi Güvenliği Meclisi (İSİG), 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda eylem yaparak çocuk işçiliğe, gençlerin güvencesiz çalıştırılmasına son verilmesi için mücadele çağrısı yaptı.
2024 1 Mayıs’ı yaklaşırken İstanbul’un işçi, emekçi bölgelerinde, kent meydanlarında 1 Mayıs çalışmaları hız kazanmış durumda.
Kadın işçilerin öncülüğünde şekillenen Agrobay Seracılık‘taki mücadele, içeride kalan ödenmeyen ücret ve yıllık izin alacaklarının ödenmesiyle ilk önemli kazanımını elde etti. Agrobay Seracılık’ta sendikaya üye olmanın bedeli işçilere kod 46 ile...
Basına yönelik saldırılar devam ediyor. Günün ilk saatlerinden itibaren, Kürt medyasına ve emekçilerine yönelik saldırılar başladı.
İzmir Kemalpaşa’da bulunan Abalıoğlu-Lezita’da greve çıkan işçilerin mücadelesi 50’li günlerine ulaştı.
Çocuk ve genç işçiliğine ve iş cinayetlerine karşı eyleme geçen İSİG Meclisi, çocuk işçiliğin yasaklanması, eğitime verilen bütçenin artırılması, MESEM projesine son verilmesini istedi. İSİG Meclisi ayrıca, çocuk işçiliğine karşı 1 Mayıs'ta tüm...
Kadıköy'de açıklama yapan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, Ocak ayında söz verilen taban maaşı haklarını sordu. Öğretmenler haklarından vazgeçmediklerini ve alıncaya kadar her yerde olmaya devam edeceklerini vurguladı.
Bekçiler AKP’nin milis gücü mü? Her şeyi şahıs ve partilerin eylemleriyle açıklayan dar bakışa göre “evet”; bekçilik kurumu AKP’nin milis gücü olarak yeniden gündeme getirildi.
Önce bir gerçeği hatırlatmak gerek: Bekçilik, ilk defa görülen bir kurum değil. Geçmişte de vardı. Ancak polisin güçlendirilmesiyle ihtiyaç olmaktan çıkmıştı. Polis, gece gündüz hareket edebilecek bir örgütlülüğe ve donanıma kavuşturulunca, bekçilik de kurum olarak lağvedilmişti.
Şimdi bir daha gündeme getiriliyor ve üstelik, geçmişte sahip olmadığı yetkilerle donatılıyorsa, bunu AKP ve onun başındaki adamın durumu, ihtirası, gelecek düşünceleriyle açıklamak son derece sığ olur.
Devletin polis teşkilatı zayıflamış da, takviye olarak bekçilik kurumuna ihtiyaç duyulmuş değil. Aksine polis teşkilatı sürekli güçlendiriliyor, kadro, teknik ekipman, silah, motorize olma vb vb yönlerden sürekli tahkim ediliyor.
Bekçilik kurumu şimdi polis teşkilatının yanına monte ediliyor. Hem de geçmişte sahip olmadığı yetki ve olanaklarla donatılarak.
Devletin böyle ek bir baskı ve terör kurumuna ihtiyaç duyması, ancak sınıf savaşının geldiği düzey, burjuva egemenliğin devamını sürdürmek için alınan tedbirler, devletin sınıf savaşıyla ilgili gelecek planlamasıyla açıklanabilir.
Daha önce yazdık, birleşik devrim güçlerinin kendilerine olan güveni artırmak için tekrar tekrar yazmakta yarar var: Sermaye sınıf, faşist devlet ve dinci faşist iktidar birleşik devrimin zaferinden korkuyorlar.
Tahkimatları bunu önlemeye yönelik. Tehdit ve gözdağı verme çabaları bu korkudan dolayı. Baskı ve terörü dizginlerinden boşaltmaları bu yüzden. 70’li yıllardan bu yana, 77 1 Mayıs katliamından başlayarak, yaptıkları kitle katliamları dahi emekçi sınıfların ve ezilen halkların devrim yürüyüşünü engellemeye, iç savaşı kazanmaya yetmedi.
Tahkimat yapıyorlar; güç biriktirip yığıyorlar. Şimdilik yirmi bini bulan, ama kırk bin kişiye kadar çıkarılması düşünülen bekçilik işte bu tahkimatın bir parçasıdır.
Dinci faşist iktidar, AKP devletten ayrı, kendine ait bir milis gücü oluşturmaz. Hem ihtiyaç duymaz hem de tekelci sermaye sınıfı adına faşist devlet böyle bir oluşuma izin vermez.
Birleşik devrimin gücü, karşı-devrim cephesi açısından bir anlamda özgün bir durum yaratmıştır. Faşist devlet, kendi hizmetine girmeye hazır, kendisine hizmet için varolan dinci kitlenin, bir karşı-devrim gücü olarak silahlanmasına izin vermiştir; izin vermekten de öte bizzat kendisi silahlandırıyor. Bu milis gücü olarak adlandırılabilir, ama bu silahlı dinci faşist kitle de salt AKP’nin değil, faşist devletin, karşı-devrimin hizmetindeki bir güçtür. AKP ve onun başındaki adam bütün bu karşı devrim bulamacının bir parçasıdır.
Şu da doğru: Tekelci sermaye sınıfı -ve bununla birlikte emperyalist güçler- bütün yetkileri merkezileştirerek, karşı-devrim güçlerini, bugün için, bir adamın, dinci faşist iktidarın arkasında birleştirmiştir. CHP’sinden MHP’sine kadar, bütün burjuva partilerin dinci faşist iktidarı ayakta tutmak için ellerinden geleni yapmaları işte bu politikanın sonucudur.
Ne yapmalı?
Bekçilik kurumunun teşhiri açısından bile olsa, emekçi sınıflarda, devrimci demokrat güçlerde korku ve endişeye yol açacak bir üslup kullanmak doğru değildir. Bu güne kadar, bütün faşist devlet kurumlarının olduğu gibi, bekçiliğin de geleceği varsa göreceği de var. Birleşik devrimin gelişimini en güçlü devlet kurumları engeleyemedi; bekçi hiç engelleyemez.
Yine de yerine getirilmesi gereken yaşamsal önemde görevler var. Bunlardan birisi, emekçi, ezilen sınıf ve halkların kendi öz savunmalarını, adı ne olursa olsun, birimler halinde örgütlemeleridir.
Devrimci parti ve örgütler, emekçi sınıfların ve ezilen halkların önüne bunu koymalı, bu konuda onlara örnek oluşturarak yardımcı olmalılar.
Bu güne kadar sayısız katliama uğrayan Kürt halkı, Aleviler, Ermeni ve Rum ve diğer ulusal topluluk halkları bunun önemini hemen anlayacaklar.
Halkın öz savunma birimleri, örneğin, Vietnam savaşında ABD emperyalizminin yenilgiye uğratılmasında önemli bir rol oynamıştı.
Tekelci sermaye sınıfı ve onun adına dinci faşist iktidar, faşist devlet iç savaşın en sert geçecek aşamaları için tahkimat yapıyorlar.
Birleşik devrim güçleri de kendi tahkimatlarını yapmalılar.